31 Mart öncesi medyada yaşanan sorunlar yine tartışma yaratıyor. Muhalefet ve basın örgütleri iktidarın medyayı kontrol etmeye dönük girişimlerinin yoğunlaştığını iddia ediyor. Hükümet cephesi ise bu iddiayı yalanlıyor.
"İktidardaki Adalaet ve Kalkınma Partisi (AKP) medyanın yüzde 95ini kontrol ediyor. Gerçekler vatandaştan gizleniyor. Yayın yasakları artıyor."
Bu tespit ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisinin (CHP) 31 Mart yerel seçimi öncesi hazırladığı "Otoriterleşen Türkiyenin Çölleşen Medyası" başlığıyla hazırladığı raporun kısa bir özeti. Raporun yayınlanmasıyla birlikte Türkiyede "medya özgürlüğü ve seçim" konusu yeniden tartışmaya açıldı. Basın örgütleri hükümetin medyayı kontrol etmeye dönük girişimlerini seçimden hemen önce daha da artırdığına dikkat çekmeye başladı.
CHPnin raporunda Kadir Has Üniversitesi tarafından 2018 yılında yapılan bir araştırmaya gönderme yapılıyor ve Türkiyede her 5 kişiden 3ünün ülkede basın özgürlüğünün olmadığını düşündüğü dile getiriliyor. Raporda, Oxford Üniversitesi Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü ve Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi verilerinin de bu tespiti doğruladığına yer veriliyor: Türkiye, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde 2002den, 2018e 99.sıradan 157'inci sıraya geriledi.
Raporda 2011 ile 2018 yılları arasında 468 habere yayın yasağı geldiği hatırlatılırken, 2019 yılının ilk iki ayı içinde iktidar tarafından 34 yayın yasağı kararı verildiği belirtiliyor. AKPnin 17 yıldır iktidarda olduğu düşünüldüğünde bu rakamlar, dikkatleri hükümet ve medya ilişkisine çekiyor.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, özellikle 31 Mart seçimi öncesi hükümet-medya ilişkisinin sorgulanmasının vatandaşın haber alma hakkının korunması açısından hayati önemde olduğunu söylüyor.
Bilgin, "Medya tek elde toplandı. Yüzde 90ı iktidar yanlısı olan bir medya sisteminin içindeyiz. Muhalefet medyasının sesi kısıldı. Aynı başlıkla çıkan onlarca gazete var. Vatandaşın medyaya güveni toptan sarsıldı" diyor. Bilgine göre mevcut medya ortamında vatandaşın seçim kampanyaları hakkında doğru bilgi alması mümkün değil.
Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin, Türkiyede ifade ve basın özgürlüğüne ilişkin son raporunda Temmuz 2016da ilan edilen ve iki yıl süren olağanüstü hal uygulamasının (OHAL) medyada çok sesliliği ortadan kaldırdığına dikkat çekiliyor. Rapora göre sadece 2018 yılında 105 gazetecinin hakim karşısına çıktığı ve 80den fazla gazeteci hakkında hapis, para ve tazminat cezaları verildi.
Cemiyet Başkanı Bilgin, bugün 150ye yakın gazetecinin cezaevinde olduğunu, 2014 yılından itibaren 53 gazetecinin "Cumhurbaşkanına hakaret suçundan" mahkum edildiğini hatırlatıyor. 2014 yılında Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı seçilmişti.
Bilgin, "Türkiye, tarihinin basın özgürlüğünden en uzak döneminin içindedir. İktidar; medyayı eline almış, gazetecilere koyduğu yasaklarla halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlamıştır" diyor. 31 Mart seçiminin hemen öncesinde iktidar politikalarını eleştirel şekilde yayın yapan FOX TV ve Halk TVye yayın durdurma cezasının verildiğini de hatırlatan Bilgin, medyada çok sesliliğin "bilinçli şekilde" önlendiğini iddia ediyor.
Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Gökhan Durmuş da, adil bir seçim sürecinin ilerlemediğini anlamak için televizyon yayınlarına bakmanın bile yeterli olacağı görüşünde. Durmuş, "Televizyonlarda iktidar partisinin adaylarını izliyoruz. Muhalefet partisi adayları geçiştiriliyor. Muhalefetteki İyi Parti, Saadet Partisi ve HDP adaylarını, onların projelerini dinleyemiyoruz" diyor. Durmuş, AKP iktidarı döneminde Türkiyedeki 24 bin gazeteciden 8 bininin işini kaybettiğini raporlaştırdıklarını anlatıyor.
DW TÜRKÇE