İnternet bağımlılığı ve sosyal medyanın yolaçtığı psikolojik erozyonlar
toplumları çözülme noktasına getirecek. Acaba bu kimin çıkarına hizmet
eder?
Antalya'da pskiyatrist olarak çalışan Uzm.Dr. Ava Şirin Özgün'ün dikkat
çektiği acı gerçek, ihanetlerin artması, ailelerin dağılması ve bunun
yolaçtığı bunalımlar, intaharlarla ilgili.
Çünkü insanlar internette çok daha rahat ve cesurlar. Bunalımlı veya
alkollü hallerinde hem kendileri hem de eşleri hakkında çok özel
bilgileri tanımadıkları insanlara servis ediyorlar.
İnsanlar gerçek yaşamdan kopup kendilerine sanal bir artistik kariyeri
yaratıyor, iltifat alma bağımlılığı ve narsizim oluşuyor. Facebook'ta
sabah erkenden kalkıp daha kahvaltı bile etmeden profilini kontrol eden
ve yeteri kadar 'beğen' alamadığı için başarısız, gergin bir gün geçiren
insanların sayısı artıyor. Sosyal medya ve tanımadık insanlara kolay
erişim, sanki evde bulundurulan bir jarjörü dolu silah gibi kötüye
kullanılmaya başlandı. Zaten insanın doğasında olumsuza kayma eğilimi
mevcuttur. Yeter ki sıkıntılı, bunalımlı veya zayıf bir dönem gelsin
insan yaşamına. Aşırı gergin ve gizli fantazileri tarafından yanılan
insanlar yakın çevrelerine mutsuzluk yaşatıyorlar. Evde uzun zaman
yalnız kalan bayanlara dikkat.
Bu konuda yabancı uzmanların da hazırladığı uzun araştırmalar ve raporlar mevcut.
Çin'de Wuhan Bilim Akademisi'de yapılan geniş araştırmalara göre,
internet bağımlılığının kokainden daha tehlikeli olduğu ortaya çıktı.
Çünkü internet bağımlısı kişilerin beyninde yapılan incelemelerde
beyindeki beyaz süpstanstaki fractional anisotropy (fraksiyonel
anizotopi) azalması ve beyinin hayati bölümlerini birbirine bağlayan
sinir iplikçiklerindeki tahribat yüzünden insanların duygu, karar verme
ve kendini kontrol etme mekanizmasının gevşediğini tespit etti. MR
sonuçları da bu gerçegi tastikledi.
İnternet ve sosyal medya bağımlılığı Amerikan tehşis sistemi DSM'de zorunlu impulsiv bir hastalık tanısı olarak yeralıyor.
Pediatrics and Adolescent Medicine kuruluşunun hazırladığı teze göre de
internet bağımlılığı çocuklarda sinirlilik, sabırsızlık ve sosyal
angsiyeteye yolaçtığını ortaya koydu.
İnternet ve sosyal medya alışkanlığı insanların kendi duruşları ve
kişiliklerine aykırı adımlar atmasına yolaçıyor. Narsist eğilimleri
güçlendirip kişilik bozuklukları ortaya çıkıyor.
Ulusların en önemli temel taşı olan aile kuruluşunu tehtid ediyor. Peki
şöyle düşünebilir miyiz; Ulusları ve aileyi çekemeyen ve istemeyen
kimlerdir? Devletleri bir bir çökertmek isteyenler kimdir?
Dünya güçleri insanların tek tek kişisel yapılarını, bağlantılarını ve
eğilimlerini tespit ediyor. Halk yığınları istendiğinde harekete
geçiriliyor. Bakın Honkong'da sırt çantalı, gözlüklü. Facebook, mail ve
Twitter kullanıcıları sanki uzaktan kumanda oyuncak gibiler.
Hepsi birbirine benziyor.
Aile yapısının büyük ölçüde yıkıldığı batı ülkelerinde bile problem
artık gündeme gelmekte. Sosyal medya nedeniyle işlenen cinayetlerin bir
bölümü artık saklanmamakta. İşte 21 yaşındaki Norveçli genç kız Anja
Weløy Aarseth ve 36 yaşındaki vatandaşı Agnes Elisabeth Müller, Facebook
ve Instagram kaynaklı cinayetlerin son iki kurbanı. Hesapta biz
Avrupalı erkeklerden daha kıskanciz. Cinayetleri savunmak suçtur ama bu
olaylar birer çığlığa benziyor..
Türkiye gibi ülkelerde aile yapısının çökmesi toplumsal çözülmeye ve
diğer ağır sonuçlara yol açacaktır. Bu durum devleti de tehtid eder.
Türkiye'de halen sosyal medyanın yaygınlaşmasını özendirici programlar
yapılıyor. Ülkemizde internet ve sosyal medya artık varoşa, taştaya ve
muhafazekar Anadolu insanına bile nüfuz etmekte.
Şimdilik bir istatistik oluşturulmamış olsa da, sosyal medya ve ihanet
nedeniyle kaç ailenin yıkıldığı? Kaç çocuğun boynunun bükülüp aile
ortamı dışında büyümek zorunda kaldığı? Kaç cinayet işlendiği konusunda
artık listelerin tutulup bu büyümekte olan trajedinin toplumun önüne
rakamlarla ve boyutlarıyla sunulmasının zamanı geldi.
İşte Yalova ve İzmir. Boşanmaların dorukta olduğu iller. Bilgilendirmek
yeterli değil, bu konuda aktif bir takım önlemler alınması gerekiyor.
Uzun futbol programlarına benzeyen ve uzmanların konuştuğu bilgilendirme
programlarının hazırlanması gerekiyor. İnsanlarımız büyük ölçüde
konunun ciddiyetinin farkında değiller.
Bir örnek! Fethiye'de bir bayan vatandaşımız Facebook üzerinden
tanıştığı bir kişiyle ilişkiye girdikten sonra bunalıma girip intahar
etti.
Bu kaçıncı? Bence polisimizin siber suçlar merkezi internet sapıklarını
yakın takibe almalı suç işlenmeden aktif müdehale etmeli. Bazı insanlar
başkasına ait evli- bunalımdaki zayıflamış kişileri veya küçük
çocukları ayartmak, fotagraf ve bilgiye sahip olmak için gece gündüz
sosyal medyada cirit atıyor ve bu yönde bir fetiş geliştirmiş durumda.
Ülkemizde bile bilgisayarları ve akıllı telefonları kontrol altına alan
programlar yasallaşıp yaygınlaşsa, ortalığın mezbahaneye
dönüşebileceğini düşünüyorum. Çünkü olayın boyutu büyük. Bu problemle
yüzleşip suçluyu takiple yakalayanın değil, suçu işleyenin üzerine
gidilmesi gerekiyor.
Devletlerin ilk etapta sosyal medya kuruluşlarına yönelik girişimleri
olmalı. Örneğin sahte profiller kanunen yasaklanmalı ve ihlallerde yasal
işlem yapılmalı. İnsanlar karşı karşıya geldiklerinde sarf
edemeyecekleri sözleri sanal ortamda rahatlıkla kullanıyor ve 'ileri
adım' atıyor, çifte kişililik geliştiriyor.
Bu yüzden mümkünse chatlaşmaların silinmesinin ve gizlenmesinin
imkansızlaştırılması da bu problemi çözebilir. Yani chatlaşmalar sonsuza
dek internet ortamında kalabilmeli, bu önlem problemleri büyük ölçüde
önleyecektir.
Cem Güneş
Gerçekedebiyat.com