Mutsuzluğumuzun kaynağında birbirimize karşı empati kuramamış olmamız yatıyor. İhtiyaç sahipleriyle karşılaştığımızda onlar adına çözüm üretmek, onların yanında yer almak zor geliyor. Akıl vermek yahut suçlamak daha kolayımıza gider oldu. Çünkü her zaman bozmak onarmaktan kolay olmuştur.
Hislere tercüman edemez olduk. Bizi çok sevdiğini söyleyen birini bile anlamakta artık zorlanıyoruz. Hislerin anlamlarını acaba çoğumuz ne kadar biliyoruz? Kırılmak, sevmek, hoşlanmak öncelikle okuyan insanlar olarak bu kelimelerin tam manalarını bilmek ve gelişi güzel kullanmamakla başlamalıyız diye düşünüyorum.
Kız bağırıyor yol ortasında erkek arkadaşına Beni sinir ettin? Çocuğun bu kelimelerden ne anladığı ise inanın meçhul
Sanırım pek bir şey anlamamış olsa gerek arkasını dönüp gidiyor. Sinir olmak kelimesinin anlamı sözlüğümüzde çok da derin ve açıklayıcı olmasa gerek. Duygularımızın ne olduğu konusunda çoğumuzun pek bir fikri yok.
Arkadaş ilişkilerinde Güzel şeylerden bahsedelim kelimesinin adı altında Bana derdini sıkıntını anlatma mesajını görür olduk. Tabi sürekli sorun halinde dolaşarak sizin enerjinizle beslenen problemli insanları kapsamıyor bu bahsettiklerim.
Cennetle dünya arasına sıkışıp kalan insanlara dönüştük. Her yaptığımız işte karımızı zararımızı hesaplar olduk. Benim bu işte faydam nedir sorusu akıllara çok sık gelir oldu. Kimsenin derdi artık Allah Rızası değil gibi
Asık suratlıydı adam ve nedensiz bir şekilde mutsuzdu. Oysa bedavaydı mutluluk ve tek anahtarı tebessümdü. Çocuk annesine heyecanla sordu Peki tebessüm nedir anneciğim?.
Tebessüm alanı memnun eden vereni yormayan bir hediyedir yavrucuğum
Dalgın bakışlarının ardına sakladığı ıslak gözlerindeki hüzün ondan önce oturuyordu bulunduğu masaya. Bunu göremeyen oysa ne çok insan vardı çevresinde. Ve çevremizde ne çok insanın derinliklerinde sakladıkları vardı göremediğimiz.
Üzüntüsünün varlığını bildiklerimizin kabuk bağlamış yaralarına tuz bastık kimi zaman biraz daha canlarının acıyacağını bile bile bunu hatta yaptık. Kimi zaman görmek bile istemedik o acıların kaynağını belki de bize de bulaşır korkusuyla köşe bucak kaçtık.
Peki, biz hangi ara duygu körü olduk?
Nerede kaldı o komşularının sıkıntılarıyla dertlenen insanlar. Birbirine kenetlenmiş her zorluktaki aile bireyleri. Ufacık bir kıvılcım olsa koşup gelen akrabalar. Hangi devirin arasında sıkışıp kaldılar?
..Ümmiye YILMAZ ERÇEVİK