"Kurban" sözlükte mastar olarak "yakınlaşmak", isim olarak da "Allah'a yakınlık sağlamaya vesile kılınan şey" anlamına gelir.
Kurban, teslimiyettir, Allaha adanmışlıktır. Kurban, Hz. İsmail gibi her şeyden vazgeçebilmek, en sevdiğini feda edebilmektir. Kurban, uzun yıllar çocuğu olmayan bir baba olan Hz. İbrahimin tek erkek evladını Allaha adama şuurunun bir göstergesidir.
Hz. İbrahimin babasına; Ey babacığım! Sana emir olunanı yerine getir. (Sâffât, 37/102)diyebilmesidir. Kurban, Hz. İbrahim gibi emre itaat, Hz. İsmail gibi teslimiyettir. Kurban en sevdiğini daha çok sevdiğin için bırakabilmektir. Sadece Allah için hesapsız ve içten vazgeçebilmektir.
Şuan içsel bir sorgulamada bulunursak kendi kendimize hangimiz sahip olduklarımızdan vazgeçebiliyoruz. Mal sevgisinin ön planda olduğu günümüzde aslında malik el mülkün gerçek sahibin kim olduğunu idrak etmiş durumda mıyız?
Öyleyse bu bitmeyen dünya kavgamız niye?
İslamda gereksiz yere yapılan yahut anlam taşımayan hiçbir şey yoktur. Bayramın birlik ve beraberliği desteklediği gibi Kurban kesmekte paylaşmanın güzelliğini öğretmekle mükelleftir biz Müslümanlara.
Kurban bayramının manası paylaşmaktır. Mayası ise hakkaniyettir. Eşit şekilde ve adaletle öncelikle kestiğimiz kurbanı paylaşmakla başlarız. Özenle tartılan paylar en yakından uzağa doğru kesmeyene ve öncelikle ihtiyaç sahiplerine dağıtılır.
Sonra tüm ailece, eş dostun bir arada oturduğu kocaman sofralarımızı paylaşırız. Güle oynaya yenen yemeklerin ardından aynı cezvede pişen köpüklü, bol telveli kahvelerimizi yudumlarken sevincimizi paylaşırız. Bayram paylaşmak demektir.
Ardı arkası kesilmeyen bayram ziyaretlerinde kimi zaman hasretimizi, kederimizi paylaşırız. Bir kabrin başında avuç içlerimizde dualarımızı paylaşırız. En önemlisi umutlarımızı ve hayallerimizi paylaşırız harçlık verdiğimiz ve bir yaş daha büyüyen minik ellerin avuç içlerine doğru gülümserken. Bayram paylaşmak demektir.
Tabi en önemlisi paylaşmayı da bilmek gerek. Çünkü Kurban demek kocaman bir angusu kesip derin dondurucuya tıkıp kalan kemiği ve gerisini hatta yenmeyecek en ücra kesimleri garibana reva görmek değildir.
Paylaşmak kocaman bir tepsi saç kavurma yapıp bunu sosyal medyada resmini sergilemek olarak da anlaşılmamalıdır. Kokusunu yayarak mangal yapıp olup olmayanı düşünmeden piknik ve tatil modunda umursamazca hareket etmekte değildir. Paylaşmak candan ve maldan emanetçi tavrıyla fukaraya ve eşe dosta en güzelini sunmak olmalıdır.
Kurban aynı zamanda bir adanıştır. Kuranı kerim ayetlerinde söz edilen kurban kesme, ete duyulan ihtiyaç nedeniyle hayvan kesme değil, bir tür manevî adanış göstergesidir.
Kendileri için birtakım yararlara şahid olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (kurban adarken) Allah'ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun. (Hac Sûresi, 28)
Müminlerin, kestikleri kurbanı Allah'a yakınlaşmaya bir vesile olarak görmeleri, Allah'a olan sadakatlerini, O'nun rızasını hiçbir dünyevî nimete değişmeyeceklerini, bu uğurda -en sevdikleri de dâhil- her şeyi feda edebileceklerini ortaya koyar.
Ali Şeriati, Yalnızca kesmiş olmak için koyun kesmek kasaplıktır! der ve kurban kesmedeki niyetin samimiyetine vurgu yapar. Kurban, Allaha yakınlaşmak niyetiyle, Onun dışındaki her şeyi kurban etmektir.
Sonuç olarak; bayramları, yitirdiğimiz birçok değerimizi yeniden bulma ve ihya etmenin fırsatı olarak bilinçli bir şekilde değerlendirelim. Ki, bizi biz yapan; asıl bu manevi değerlerimizdir. Yeniden cümlenizin bayramı mübarek olsun. Selam ve Dua ile
ÜMMİYE YILMAZ ERÇEVİK