Türkiye'de son dönemde basına yönelik baskılara uluslararası basın temsilcileri ve dünyaca ünlü gazetecilerden tepki geldi.
Türkiye'de yaşanan gelişmelerin basın özgürlüğü için 'alarm niteliğinde' olduğunu belirten gazetecilerin 'derin endişelerini' dile getirdiği mektubu şöyle:
NÜFUZUNUZU KULLANIN
"Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan; Türkiye'de basın özgürlüğüyle ilgili gitgide daha da kötüleşen koşullara ilişkin derin kaygılarımızı ifade etmek üzere yazıyoruz. Sizi, Türk ya da uluslararası basın mensubu olsun, gazetecilerin korunması ve herhangi bir mani olmadan çalışabilmeleri için nüfuzunuzu kullanmaya davet ediyoruz.
HÜRRİYET'E SALDIRI
Son iki ay içinde, gazetecilere yönelik saldırılar ve tacizler alarm verici boyutlara yükseldi. Bu olaylar şunları içeriyor: Hürriyet gazetesine yönelik gerçekleşen ve birincisi, Türkiye'de Meclis'in halihazırda üyesi olan bir milletvekili tarafından desteklenmiş olan iki saldırı, önde gelen gazeteci Ahmet Hakan Coşkun'a yönelik gerçekleşen fiziksel saldırı, bunu takiben (kendisine yönelik) hükümete ve Cumhurbaşkanı'na yakın basın kuruluşları tarafından başı çekilen organize tehdit kampanyaları, Cumhurbaşkanı'na yönelik eleştirileriyle bilinen Koza-İpek Medya Grubu'nun basılarak gruba el konulması, (hâlâ hapiste olan Muhammed İsmail Rasul dahil olmak üzere) Vice News için çalışan üç gazetecinin tutuklanması, gazetecilere karşı açılan davalar ve süregiden tutuklamalar. Bu göz korkutma ikliminde, aynı zamanda gazetecilerin temel işlerini yapabilmeleri için zorunlu olan teminatlardan yoksun bırakılmasına hizmet eden, gazetecileri zorbalığa ve hatta fiziksel saldırıya karşı savunmasız bırakan, (işlenen suçların) cezasız kalması kültürünün de endişe verici bir biçimde artması söz konusu.
DEMOKRASİYE ZARAR
Hükümetin,bağımsız ya da hükümeti eleştiren gazetecilere yönelik saldırıları
kınamaktaki isteksizliği ve bazı olaylarda (bu yöndeki) başarısızlığı,
özellikle alarm veren bir gelişmedir. Hem Türkiye'de hem de uluslararası
olarak ilgiyle takip edilecek olan 1 Kasım gibi önemli bir seçimin
arifesinde, Türk Hükümeti'nin gerektiğinde gazetecileri destekleyip
koruyamaması, Türkiye'nin uluslararası saygınlığına ve demokratik
duruşuna zarar vermektedir.
Son yaşanan olayların, seçimler
öncesinde hükümete yönelik herhangi bir muhalefet ya da eleştiriyi
susturmaya yönelik önceden planlanmış bir kampanyanın parçası olduğuna
dair yaygın endişeleri paylaşıyoruz.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE SAYGI
Türkiye'nin
kayda değer bir gerilim döneminden geçtiğinin farkındayız. Bu tür
dönemlerde özgür bir basının rolü her zamankinden daha kritiktir.
Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Kişisel ve Siyasal Haklar
Uluslararası Sözleşmesi'ne taraf ülkelerden biridir. 1982 Anayasası ile
Türkiye'deki tüm vatandaşlar söz konusu uluslararası sözleşmelerdeki
hakları elde etmiştir. Bu nedenle Türkiye'deki tüm devlet kurumları
ifade özgürlüğü hakkının sürdürülmesine saygı göstermeli ve bunun
sağlanması için girişimde bulunmalıdır.
Uluslararası hukukta uzun süreden beri medyanın, bir bekçi olarak önemli bir rol oynadığı kabul edilmiştir.
DEHŞETE DÜŞTÜK
Biz gazeteciler olarak, basılı yayınların, medya gruplarının ve onların yanında birey olarak gazetecilerin bu şekilde hedef alındığını görmekten dolayı dehşete düşmüş durumdayız. (Bu olayların) Türkiye'deki gelişmelerin hem yurtiçinde hem de yurtdışında doğru ve tam olarak aktarılması üzerinde yaratacağı etkilere dair endişemiz de gitgide artıyor. Sizi, basın özgürlüğüne tam olarak saygı duyulan bir kültürü teşvik etmeye davet ediyoruz."