Deniz Yücel ilk röportajını verdi. Yücel 'Pazarlık yapılmadığının güvencesini verdiler' dedi.
Bir yıllık tutukluluğunun ardından
Türkiyede bir yıl tutuklu kaldıktan sonra 16 Şubat günü ani bir kararla serbest bırakılan ve yurdışına çıkmasına izin verilen Die Welt gazetesinin Türkiye temsilcisi Deniz Yücel, serbest bırakıldıktan tam bir ay sonra ilk röportajını, Die Welte verdi. Deniz Yücelin röportaj verdiği Doris Akrap ve Daniel-Dylan Böhmer, aynı zamanda Yücelin serbest bırakılması için düzenlenen dayanışma kampanyası içinde yer alan gazeteciler. Yücelin eşi Dilek Mayatürk de yöneltilen soruları yanıtladı.
Evrensel'in haberine göre, Die Welt gazetesinin Senin üzerinde kontrolü sağlayıp sağlamadıkları sana bağlı başlığıyla duyurduğu söyleşide Yücel, dışarıda gösterilen dayanışmayı, Bana sürekli şu duyguyu verdi: Unutulmadım, burada çürümeyeceğim şeklinde tanımladı.
Yücel bu sözlerin ardından şöyle devam etti: Cezaevinde sürekli bunların geçeceğini düşünüyordum. İster bir kaç ay uzun isterse kısa, fark etmez. Ancak önemli olan buradan çıktıktan sonra ne yapacağımdı. En önemlisi de beni bitirmelerine izin vermemem gerekiyordu. Bu nedenle imkan buldukça sesimi yükselttim. Beni susturmak istiyorlardı. Bunu başaramadılar. Röportajlar verdim ve gazeteme bir kaç metin yazdım. Bu, bir yıl boyunca iddianame olmadan içeride tutulduğum halde bana terapi gibi geldi dedi.
GAZETESİNİ TEHDİT ETTİ
Tutukluluk süresince Deniz Yücelin yazdığı makalelerin Die Welt gazetesiyle arasında sorunlara yol açtığı söyleşiye yansıdı. Yeni yazıların iddianame yazılmadığı için ek sorunlar yaratabileceği konusunda gazete yönetiminin biraz geri durulması yönünde Böhmerin sorduğu Sansüre uğradığın duygusuna kapıldın mı? şeklindeki soruya Yücel, Hayır. Die Welte yazdığım son yazıyı hatırlıyor musun? Okuyucu mektuplarına verdiğim yanıtlardı. O zaman 20 bin vuruşluk yazı alacaksın. Süper bir metin. Yer aç demiştim. Bu türden istekleri genellikle yazarlar redaktörlerine yapmaz. Sadece başta, ilk yazdığım yazılar konusunda aramızda tartışma oldu. İnanmadığım halde benden geri durmam isteniyordu. Sonunda gerektiğinde bunları başka yerde yayınlama tehdidinde bulundum. Ve bu sonuç getirdi dedi.
Yücel, kendisinin tutuklanmasına yol açan PKK yöneticilerinden Cemil Bayık ile söyleşinin gazete yönetimi tarafından talep edildiğini, bu nedenle keyif için değil, işi olduğu için böyle bir söyleşi gerçekleştirdiğini de anlattı.
NE KONUŞTUKLARINI BİLMEDİĞİM HALDE CEZAEVİNDEN ÇIKMAM DİYEMEZDİM
Ekonomik ilişkileri ve silah satışı konusunda kendisi üzerinden bir pazarlığın yapılıp yapılmadığı yönündeki bir soruya ise Yücel, Tutuklandığın ana kadar gazeteci olarak Türkiye-Almanya ilişkilerini izledim. Bir anda bu ilişkinin parçası oldum. Bu nedenle Angela Merkelin Türkiye politikasını benim hikayemle açıklayamam. Bu konuda yapabileceğim tek şey, cezaevinde de söyledim gibi beni kirli pazarlıklarınıza alet etmeyin. Ama, pazarlığın rehineliğin doğasında olduğunu da biliyorum. Rehineci ancak karşılığını aldığında rehineyi serbest bırakır. Cezaevine koymadan önce bana sormadıkları gibi bırakırken de bana bir şey sormadılar. Ben ancak bu durumda şunu söyleyebilirdim: Ne konuştuğunuzu bilmiyorum, bu nedenle de cezaevinden çıkmıyorum.
Gazeteci Akrapın bunun üzerine, Bunu yapacağına inanıyorum demesi üzerine Yücel Belki. O zaman da tepkileri şu olurdu: Kafayı mı yedin, çık dışarı yanıtını verdi.
Silah satışı ve Almanyadaki Kürt kurumlarına saldırılar konusunda kendisi üzerinden bir pazarlık yapıldığına dair başka bir soruya da Yücel, Bir pazarlığın olduğundan haberdar değilim. Alman Konsolusluğu temsilcisi, bana bir pazarlığın olmadığın güvencesini verdi dedi.
HÜKÜMET UÇAĞINI KABUL ETMEDİ
Röportajda, Deniz Yücelin serbest bırakılmasına dair ayrıntılar da ortaya çıktı. İlk olarak hücresinde Halk TV izlerken haberde serbest bırakıldığını öğrenen Yücel, kısa bir süre sonra ise cezaevi müdürünün odasına çıkarılıp, işlemler yapıldıktan sonra serbest bırakıldı.
Almanya cephesinde ise bırakılacağı bir gün önceden yani 15 Şubat günü belli olmuş. Ancak, Yücel, Alman hükümetine ait bir uçakla Türkiyeyi terk etmeyi ise reddediyor. Bu durumu şu şekilde anlatıyor: Bana Alman Hükümetinde ait bir uçakla Almanyaya gideceğim söylendi. Bunu kabul etmedim. Ben ne hükümet memuru ne de Alman ajanıyım. Bu nedenle istemedim. Bir yıl boyunca politik nedenlerle tutuklu kaldıktan sonra kullanılmak istenmiyordum.
Kaynak:Birgün
Avrupa Haber
Muharrem Seren