"Manisa'da son günlerde bir şeyler oluyor'' diyen Arınç, ''Ben şimdi Manisa'ya oy verin diyeceğim, dedim de zaten. Bana demezler mi biz seni tanıyoruz, seviyoruz. Ama sen de bizim sevdiğimiz adamları basıyorsun. Örgütçü gibi emniye
(Manisa'da Geçen hafta 5 derneğe düzenlenen operasyonun ardından, dün 6
derneğe daha baskın yapılmıştı. Baskınlarda çok sayıda bilgisayar ve
evrağa el konulurken, Emniyet Müdürü Tayfur Erdal Ceren, "Örgütün
kontrol ve denetiminde olan derneklerde arama ve el koyma işlemleri
başlattık. Manisalı hayırseverler ve bu işe bugüne kadar gönül
verenlerden artık dönmelerini istiyoruz. Bundan sonra yaptıkları, örgüte
yardım ve yataklık etmektir. Bunu bilmelerini istiyoruz. Bugüne kadar
gönül verip yardım edip pişman olanları da polise bilgi ve ifade vermeye
davet ediyoruz. Direnen gruplar olabilir, hodri meydan diyoruz." demişti.)
NTV canlı yayınında Oğuz Haksever'in sorularını yanıtlayan Arınç, şunları söyledi:
"MANİSA'DA SON GÜNLERDE BİR ŞEYLER OLUYOR"
"Manisa'da
son günlerde bir şeyler oluyor. STK örgütlerine baskın yapılıyor. İş
adamları örgütü var, aktif öğretmen derneğiydi galina, eğitimciler
derneğiydi. Giriyorlar dosyalarına bakacaklar ama polisler geliyor
güpegündüz. Acaba bunlar ne arıyorlar? Bunlar masum STK'lar. Bunların
bir terör evi gibi basılıp deşifre edilmesi, o insanlar için çok hayati
önemli. Bugün de ayrıca 5 tane derneğe baskın yapılmış. Bunlar kurban
derisi topladı mı, bağış öbür tarafa mı gitti. Bunların yanlış olduğunu
düşünüyorum. Bunlar bir hükümete karşı komplo yapılmış olabilir."
"BEN ŞİMDİ MANİSA'YA OY VERİN DİYECEĞİM"
"Ben
şimdi Manisa'ya oy verin diyeceğim, dedim de zaten. Bana demezler mi
biz seni tanıyoruz, seviyoruz. Ama sen de bizim sevdiğimiz adamları
basıyorsun. Örgütçü gibi emniyet müdürü şöyle yapıyor, böyle yapıyor
dese ben ne diyeceğim? Ayıptır günahtır. Haklarında yeterli delil
bulunmadıkça, makul şüphe bunların ötesine geçmek lazım.
Bunların
hepsi mimar, öğretmen, esnaf. Manisa'nın eşrafı hakkında. Makul şüphe
var basayım, derileri nereye vermişler. Bütün bunlar bu mücadeleyi de
yolundan saptıracak şeylerdir. Emniyet müdürünü çağırıp soramadım ama,
akıllı bir mücadele hukuk içinde bir mücadele, yargı kararına
bağlanmadıkça herkesi masum sayan bir mücadele yapmamız lazım."
BALYOZ DAVASI'NDA BERAAT KARARININ GEREKÇESİ
*
Bugün de Balyoz'un gerekçeli kararı açıklandı. Delillerin sahte olduğu
ifadesi var. Bunun yanı sıra Hanefi Avcı'nın hakkında verilen ceza da
bozuldu. Soracağım soru hukuk güvenliği için daha yapılacak işler var mı
gerçekten? Son bir tahliye tartışması olmuştu.
"5-6 yıldır
geçmiş olan önemli bir davaydı. Yüksek rütbeli subaylardan başlayarak
devam eden bir davaydı. Adına belge denilen bir takım kağıtlar
konuşulduğu zaman bunalrın ciddiyeti üzerine dava açıldı. Mahkumiyet
kararları verildi. Yargıtay kararları tasdik etti. AYM bireysel
başvurular ve sonunda beraat."
HANEFİ AVCI İÇİN VERİLEN KARAR
"Eğer
deliller sahte ise, üretilmiş ise, deliller üzerinde oynanmış ise
mahkemenin vereceği başka karar yok. Buna benzer Ergenekon davası var
bildiğiniz gibi. Hanefi Avcı için verilen karar, o da 4 küsür yıl
yattıktan sonra bir şekilde tahliye edilmişti.
Özellikle son 10
yıl içerisinde bu davalar çok önemlidir. Bir yargılanan kişiler, iki
iddialar, üçüncüsü de yargının durumuna bakmamız gerekiyor. Bu kararları
veren mahkemeler önceden özel yetkili mahkemeler olarak biliniyordu.
ÖYM'lerin yargılama usulleri de çok farklıydı.
Buradaki önemli
iddia şudur, bu hakim ve savcıların emniyette hazırlanan bilgi ve
belgelerle hareket ettikleri ve sonunda delil mahiyetinde sayılmaması
gerekirken sanıkların aleyhlerine kullanılan delil durumuna geldi.
Şüphesiz
bunu yapabilecek durumda değilim ama bu kararları vermiş olan hakimler,irade birliği içinde olan savcılar, zaman zaman tahliye kararlarının
redleri, duruşma dışındaki davranışlar böyle bir sonucu hazırlamışsa,
yargı makamlarının adaletsizliğinden şüphelenebilecek bir iddia varsa,
belki onların aleygine dönecek bir süreçten bahsedebiliriz.
Yargı
tarihimiz içinde bir ilk yaşandı. geçtiğimiz günlerde bazı kişiler için,yetkileri dahilinde olmamasına rağmen işlemler yapıldı.
Sulh
ceza hakimlikleri var, yargı dışında o hakimin karar vermesi gereken
durumunda, kim varsa reddi hakim talebinde bulunuldu. Asli ceza hakimi
bunların tamamını kabul etti. Tam tahliye edilecekken bir başka sulh
ceza hakimi, bu yok hükmünde karardır, böyle talebin bize gelmesi
gerekirdi, reddedileceksek bir kaçımız bunu yapmalıydı dedi. Adalet
Bakanlığı HSYK el koydu.
Kararlar yok farz edildi ama o iki hakim görevden el çektirildi, müfettiş raporlarıyla da mahkemeye sevk edilip tutuklandı.
Bu
son verilen kararları birlikte düşünmek mümkün. Geçmişe dönük,
cezaların bu kadar yüksek verilmesine göz yuman insanlar hakkında en
azından HSYK'nın yapacğaı şeyler vardır. Suç teşkil ediyorsa dava
açılabilir diye düşünüyorum."
KIRMIZI KİTAP'TA YENİ DÜZENLEME
"MGK
üyesiyim. Tabi MGK anayasamızda yer alan bir kuruluş. Yalnız oralardaki
görüşmeler ve kararlar tamamen gizli. Sonradan yayınlanan bilgi hangi
konuların görüşüldüğüne dair bilgidir. Alınmış olan MGK kararının
herhangi birinin açıklanması, MGK'nın kendi içinde toplanıp buna da
karar vermesi lazım.
Cumhurbaşkanımızın yaptığı konuşmalarda bazı
açıklamaları var paralel devlet yapılanmasına ilişkin. Bu doğrudur. MGK
kanununun galiba ikinci maddesinde, Milli Güvenlik Siyaset belgesini
hazırlar ve Bakanlar Kurulu'na sevk eder diyor. Şu anda MGK'da yapılan
şey Bakanlar Kurulu'na gönderilmesi olmuştur. Ancak burada yani
Türkiye'nin milli menfaatleri savunma politikaları komşularıyla
ilişkileri, ayrıntılarıyla yazılıdır. Ben bunun 2010'lu yılını da
gördüm. Bu sefer de yine rutin olarak 2015'te çok az bazı değişiklikler
yapıldı.
Legal görünümlü illegal yapılanmalar adıyla, sadece
cemaatten örgüte dönmüş, paralel devlet yapılanmasıyla ilgili değil,
gelecekte de başka cemaatler sosyolojik birikimler olabilir, farklı
düşüncelere sahip gruplaşmaların, adeta devlete ikinci bir alternatif
gibi...
Yoksa Fethullah Gülen ile ilgili olarak alınacak tedbir
gibi münhasıran bir tabir getirmedi. Sadece böyle bir tehdit söz konusu
değil, bunun benzerleri de bugün vardır. Bundan dolayı kimsenin
devletine bağlı, yasaya bağlı hiçbir kimsenin kurum ve kuruluş
korkmaması gerektiğini ifade etmek için söylüyorum. Yasal zeminde
faaliyetini yürüten herkes, cemaatte olsa?
Ama devleti ele
geçirmek, hükümete paralel yapı kurmak, bürokrasiyi kendi emirleriyle
yönetebilmek için bir oluşum meydana gelmişse onun korkması lazım."
"GÜLEN CEMAATİNE BENZER BAŞKA TOPLULUKLAR DA VAR AMA ONLAR DEVLETE TALİP OLMADILAR"
"Yine
de bu tür bir karar milli güvenlik siyaset belgesine giren ifade
karşısında, istihbarat teşkilatının, emniyetin bazı refleksleri olur
diye değerlendirmeler var. Sonuçları ne olur?
Bu tür yapılar,
gücünü medyadan alabilir, yurtiçi yurtdışından alabilir, okul
dershaneden olabilir. Yaşadığımız gerçeklerden hareket ederek,
adanmışlık ruhu içinde, size talimat veren kişinin bürokratik yapılanma
içindeki amiriniz değil de kendi yapılanmanızın içerisindeki hiç
yargıyla ilgili olmayan kişiler ise bunların bir tehlike olduğunu
düşünmemiz lazım.
Öyle bir numara yapayım ki ben buraya imza
atayım sonuç çıksın. E buna kim talimat veriyor? O kişi kim? Ahmet
isimli, Mehmet isimli biri, şu dosyaya şöyle karar vereceksin diyor. O
kendi planlamasını yapmış, kendi hedefi için bir proje yapmış. O hakimi,o valiyi, o kaymakamı ne bileyim, o şef müdürü kullanabiliyorsa bu bir
illegal yapılanmadır. E bugün bunlar Gülen cemaati üzerinden gidiyor
derseniz, emin olun ki onlara benzer başka topluluklar da vardır. Ama
onlar siyasete, devlete talip olmadılar.
Ha bundan sonra onların
da iştahları kabarır da böyle bir şey yapmaya kalkarlarsa... Hiç dini
hizmet eksenli toplulukta olmayabilir. Her şeyi planlamışlardır. Maddi
güçleri olmalıdır, diyelim ki bankaları, medyası güçlü olmalıdır,
bürokraside güçlü olmalıdır. Bunları düşünen projesini çizenler bu
kapsam içinde değerlendirilecek.
Yani geçmişte düşman güçler,
kuvvetler diye irtica komünizm hedeflenirken, irtica tehdit suç olmaktan
çıkmıştı. Şu anda da gözümüzü açtığımızda gördüğümüz, Türkiye'de ciddi
bir oyun oynanmış, hamle yapılmış. Deşifre edilmiş. Şimdi de yaranın
açıldığı, dışarı taştığı bir durumdayız. Biz bundan habersiz yaşasaydık,belki ilerde daha büyük tehlike haline gelebilecekti."
"YARGIYA GÜVEN DİP YAPTI"
* Farkına varmasaydınız ne olurdu?
"Hükümetler
yıkılırdı, siyaset çökerdi. TBMM güçsüzleşirdi. Yargı elden çıkmış
olsaydı, zaten şu anda yüzde 20'lerde yargıya güven. İnsanların adalete
olan güveni çok zayıfladı. Hukuk kendi kendini restore etmeli. En
güvenilir 10 kurum hakkında anketler yapardık. Yargıya güven bizim
üstümüzdeydi, şimdi dip yaptı. 78 milyon insan bu adaletin yargının hali
ne olacak diye gittikçe ümitsizleşiyor. Yargının kendi içinde bir ahlak
reformunu gerçekleştirmesi lazım.
Ne olurdu, adalet ortadan
kalkardı. Siyaset kalkardı. Bir seçilmiş hükümet var birileri darbe
yapıyor. Bir bakan bir vekil bir başbakan hakkında tutuklama kararının
çıkması. MİT Müsteşarı, kanun diyor ki başbakan izniyle
yargılayabilrsin. Ona rağmen bir savcı gel bakalım senin ifadeni
alacağız diyor. "Gel seni içeri atacağım" demektir bu.
Hiç
yetkisi olmadığı halde tahliye kararına imza atan hakim, tutuklama
kararı çıkarsa, al bunu infaz et diye birisine verse...Bir bakanın
yargılanması için Meclis soruşturmasından geçmiş olması lazım. Bir
bürokratın da, soruşturma izni verilip ondan sonra yargılanması. Ben
bunları dinlemiyorum, tutuklayın. Biz geçmişte bunu gördük. Sayın Tayyip
Erdoğan hakkında, AK Parti'yi kurduğumuz günlerde biliyorum, bir gün
Rize'de 10 yıl önce yaptığı konuşmayı bulmuşlar. Seni ifade çağırıyor
dediler. Biz toplandık, ne düşünüyorsunuz dedi. Efendim hiçbir şey
olmaz, zaman aşımı var, siz burada suç işlememişsiniz merak etmeyin. O
zaman hep beraber gidelim dedi. Nuh Mete Yüksel de ifade alacak.
Herhalde 10 dakika sonra çıkacak. 1 saat, 2 saat oldu Tayyip Bey
çıkmıyor. Bir haber geldi ki mahkemeye sevk ediyor tutuklama talebiyle.
Hiç olacak şey değil, suratımız düştü. Bereket akıllı, vicdanlı bir
hakime denk geldik, adam güldü geçti serbest bırakma kararı verdi.
Şimdi
bunları yaşayan bir insan, böyle hakimlerin varolabildiğini
düşünebildiğimizde, darbenin arkasından hükümet ne hale gelecekti
düşünmek lazım. Otorite kalmazdı ve amaçları neyse, ben hala onları
bilemiyorum. Olağanüstü dönem içinde kendi güç mekanizmalarını harekete
geçirebilirdi. Çok şükür ki bir badire yaşamadan Türkiye farkına vardı."
"BU DEVLETİ BEN YÖNETECEĞİM DEDİKLERİ ANDA..."
* Paralel yapı mücadelesinin neresindesiniz?
"Hükümetlere
devlete karşı mücadele eden bir grup bir cemaat bir oluşum bir paralel
devlet yapılanması varsa, bununla her hükümet mücadele eder. Varlık
sebebi buna bağlıdır. Bu sadece AK Parti meselesi değildir. Geçmişte bu
insanlara güven duymam, bazı hizmetlere katılmış olmam, benim bu
düşüncemi değiştirmez. Her cemaatin bir dini topluluk olarak hayırdan
başka bir şey düşünmeyen insanların bir araya geldiği bir topluluk
olarak, devlete talip olmaması gerektiğini düşünüyorum.
Bu
devleti ben yöneteceğim dedikleri anda bunu her hükümetin karşı çıkması
lazım. Bugün yapılan mücadele bundan sonraki iktidarların da
mücadelesidir. Ama onlar AK Parti'nin hedef alındığı bir işte onlarla iş
birliği yapmayı da arzu edebilirler. Bir mücadele yürüyor. Bu
mücadelenin hukuka ve vicdana uygun olması lazım. Bu ara kurunun yanında
yaş da yanabiliyor. Bunları bizzat görmek de mümkün.
Fakat
böylesine eşeledikçe derinleştikçe altından daha kirli ve zor
ilişkilerin çıktığını gördüğümüz meselede bunlara sabretmemiz lazım.
Bunları bugüne kadar ne yaptıklarını delillerle getirmemiz gerekir. Ama
sırf mücadele ediyorum diye masum insanlara da zarar verecek noktaya
gelmemeliyiz.
Bu güzel hizmetler devam etmiş diyerek sempati duymuş olabilir. Suçlu kabul ederseniz eski yanlışa düşersiniz.
Kürt
kardeşlerimizle PKK'lı kardeşlerimizi bir araya getirmemeniz lazım. Bu
topraklarda bin yıldır kardeş olarak yaşadığımız Kürt kardeşlerimizi
bağrımıza basmalıyız. Terörizmle meşgul elindeki silahlı insanlara da
hasım olmalıyız. Aynı mücadeleyi de burada yapmamız lazım. Okullarına
gitmiş olabilir, vaazları kitapları hoşlarına gitmiş olabilir. O bu
insanların aynı zamanda bu kötülükleri bildiği anlamına gelmez. Onları
ayırmamız lazım.
Derler ki, bir gemide 10 kişi olsa 9'u cani olsa, birisi masum olsa, o masum için gemiyi batıramazsınız derler."