Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 1'inci Olağanüstü Kongresi, Ankara Arena'da başladı. Başbakan Erdoğan, salona girişi öncesi dışarıda bekleyen partililere seslendi.
Kongrede, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tek aday olarak giriyor. MYK seçiminin yapılmayacağı kongre, Başbakan Erdoğan'ın da son kongresi olma özelliği taşıyor.
Ahmet Davutoğlu, kongre salonunu eşi ve partinin genel başkan yardımcılarıyla birlikte gelerek, salonu selamladı. Eşiyle birlikte sahneye çıkarak partilileri selamlayan Davutoğlu, ardından kendisi için ayrılan yere geçti. Davutoğlu, burada tebrikleri kabul etmeye başladı.
ERDOĞAN: KATILIMIN TÜMÜNÜN İTTİFAKIYLA DAVUTOĞLU KARDEŞİM ÇIKACAKTIR
Seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin 1'inci Olağanüstü Kongresi'nin yapıldığı Ankara Arena'ya geldi. Burada salon dışında bekleyen kalabalığa seslenen Erdoğan, Ahmet Davutoğlu'nun AK Parti Genel Başkanlığı için ortak aday olduğunu dile getirerek; "İnanıyorum ki bugünkü kongrede katılımın tümünün ittifakıyla Davutoğlu kardeşim çıkacaktır" dedi.
"MİSYON DEĞİŞİKLİĞİ DEĞİL, SADECE İSİM DEĞİŞİKLİĞİ"
Recep Tayyip Erdoğan, bir misyon değişikliği olmadığını kaydererek şunları söyledi; "Bizim bu konuşmamız bir misyon değişikliği değildir. Sadece bir isim değişikliğidir. Ve asla bir veda değildir. Bilesiniz ki bu da bir Fatiha'dır, bir başlangıçtır. Bunu böyle bilmenizi istiyorum. 81 vilayetten buraya gelen, bir şeyi ortaya koyuyorsunuz; biriz, iriyiz, diriyiz, beraberiz, kardeşiz, hep birlikte Türkiye'yiz. Misyonumuzdan hiçbir zaman feragat etmedik, taviz vermedik. 77 milyonu sevdik, kucakladık. Edirne'den Hakkari'ye, Sinop'tan Hatay'a hep birlikte ihya oldu, olmaya devam edecek. Hep tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet dedik, yine böyle yüreyeceğiz."
"CUMA GÜNÜ DE YENİ KABİNE GERÇEKLEŞMİŞ OLACAKTIR"
Erdoğan, salona geçerek kongreye başlanacağını dile getirerek; "İnşallah içimizden biri, kardeşimiz genel başkanlığa aday gösterdik. Ortak adayımız Ahmet Davutoğlu bey oldu. Ve inanıyorum ki bugünkü kongrede katılımın tümünün ittifakıyla Davutoğlu kardeşim çıkacaktır. Yarın Cumhurbaşkanlığıyla ilgili yemin törenini yaptıktan sonra, kendilerine inşallah kabineyi kurma görevini vereceğiz. Cuma günü de yeni kabine gerçekleşmiş olacaktır. Sizlerden ayrılmıyorum bunu bilmenizi istiyorum. Bugüne kadar genel başkan, başbakan olarak aranızdaydım, inşallah bundan sonra cumhurun başkanı olarak aranızda olacağım" diye konuştu.
Erdoğan, konuşmasının ardından otobüsün üzerine kalabalığı selamlayarak, kongrenin yapılacağı salona geçti.
ERDOĞAN: GENEL BAŞKANLIK VAZİFESİNİ ARTIK SİZLERE TESLİM EDİYORUM
Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı olarak son kez katıldığı kongrede, partililere seslendi. Erdoğan, 10 Ağustos seçimlerinde çalışan herkese teşekkür ederek, seçim sürecinin hiçbir kaosa mahal vermeden başarıyla tamamlandığını söyledi. Erdoğan, salondaki kalabalığa seslenerek; "Bu olağanüstü kongreyle 13 yıldır gururla taşıdığım AK Parti'nin genel başkanlık vazifesini artık sizlere teslim ediyorum. 2001'de başlayan genel başkanlık vazifem 13 yıl 13 gün sonra bugün nihayete eriyor. Yarın saat 14:00'te TBMM'de mazbatamızı teslim alacak, 11 buçuk yıl boyunca üstlendiğimiz Başbakanlık vazifesini de teslim ederek, yemin ederek 12'nci cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmiş olacağız" diye konuştu.
"AK PARTİ ASIRLAR ÖNCESİNDEN BAŞLAMIŞ KUTLU BİR YÜRÜYÜŞÜN PARTİSİDİR"
Erdoğan, 1 Temmuz'da adaylığını açıklandığı toplantıda bunun bir nihayet olmadığını söylediğini hatırlatarak şöyle devam etti; "Bunun bir son olmadığını, başlangıç olduğunu ifade etmiştim. Bugün değişen unutmayın sadece şekildir. Bugün öz değişmiyor. Bugün partimizin yüklendiği misyon, davamızın ruhu hedef ve ideallerimiz değişmiyor. Bugün sadece ve sadece isimler değişiyor. AK Parti 13 yıllık bir parti olsa da aslında asırlar öncesinden başlamış kutlu bir yürüyüşün, davanın mirasını omuzlarında taşıyan bir partidir. 1071'de Malazgir ovasında, sultan Alparslan'ın arkasında namaza duran, neferlerin hissiyatı neyse bizim de hissiyatımız işte odur. Biz asırlardır yürüyoruz. Biz kökü mazide olan atiyiz. Biz kökü, ruhu olmayan bir parti, böyle bir hareket asla değiliz. Bu harekette Gazi Mustafa Kemal in ufku vizyonu vardır. Menderes'in millet uğruna verilmiş canı vardır. Bu harekette şüpheniz olmasın Necmettin Erbakan'ın da alın teri vardır. Eski başbakanlarımızdan, cumhurbaşkanlarımızdan Turgut Özal'ın da emeği vardır. Bu hareket Ahmet Yesevi'den Mevlana'ya Hacı Bektaş Veli'den Fuzuli'ye, Nazım Hikmet'ten Necip Fazıl'a Mehmet Akif'ten Sezai Karakoç'a kadar o bereketli pınarlardan beslenmiş bir harekettir. Biz bu yola 13 yıl önce çıkmadık, 100 yıl önce çıkmadık. İşte onun için isimlerin hiç ama hiç önemi yoktur. Hazreti Adem'den bugüne kadar nice insanlar dünyaya geldiler. Kondular ve göçtüler. Mezarlıklarda ismi unutulmuş, bedeni çürümüş, topraktan geldiği gibi toprağa karışmış nice insanlar var. milyarlarca insan kayboldu ve gitti. Hazreti Adem ile başlayan iyinin ve kötünün mücadelesi devam etti. Hak ile batıl mücadelesi. İsimleri fanidir. Baki olan davadır. Dün bu büyük davanın sancaktarlığını başkaları yapıyor, mücadelesini başkaları veriyordu. Bugün bu sancağı biz gururla taşıyoruz. Yarın da bu dava sancağı düşmeyecek. İstiklalde de bu dava sahipsiz kalmayacak. Bugünün çocukları gençleri bizlerden devralacak ve onurla o sancağı taşıyacaklar."
"OKYANUS ÖTESİNDEN GELEN TELEFONLA İSTİFA EDENLERİ KİMSE HATIRLAMIYOR"
Erdoğan, özellikle ifade etmek istediği bir husus olduğunu söyleyerek; "Bu kutlu hareket, mensuplarıyla şereflenmez. Bunun altını çiziyorum çok önemli. Mensuplarıyla şereflenmez. Tam tersine mensuplarına şeref verir. Gençler şunu unutmayın. Ben yoksam dava da yok diyenler, daha en baştan kaybetmiş olanlardır. Ben olmazsam dava ilerleyemez diyen, davanın ruhunu özünü anlayamamıştır. Bu dava ancak benim ismimle ayakta kalabilir, ancak benim ismimle şereflenebilir diyen kibir tuzağına düşmüştür. İstişareyi, danışmayı, ortak aklı dışlayan, bu kutlu davaya haksızlık etmiştir. Zira bu dava hiçbir zaman koltuk davası olmamıştır. Unutmayın size yüceler yücesinden bir talimatı hatırlatıyorum ; "Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun" iki, "tüm işlerinizde istişare ediniz." Bu dava hiçbir zaman tarihin hiçbir döneminde, makam davası, rütbe paye davası olmamıştır. Bu dava şahsi hırsları kibri fitneyi ve nifakı kıskançlığı çelme takmayı başkasının kuyusunu kazmayı her zaman dışlamış bir davadır. Tarih davasına ihanet edenlerin nasıl onursuzca yok olup gittiğinin örnekleriyle doludur. Bizim dahi yakın tarihimiz davasına ihanet eden, kendisini seçen millete ihanet edip zillete düşen isimlere şahit olmuştur. İşte onları hiç kimse hatırlamıyor ve hatırlayamayacak. Onların iftiralarını kimse hatırlamıyor, hatırlamayacak. Okyanus ötesinden gelen telefonla istifa edenler, darbecilerin getirdikleri haberlere inanları bugün kimse hatırlamıyor ve hatırlamayacak bunu böyle biliniz. Safını cesaretten yana belirleyenler bugün şerefleriyle, izzetleriyle buradalar. Başkalarının oyuncağı olanlar ise çoktan unutuldular. Unutulmayan namzet adaylar da yok değil ha. Var. onlar da vakti saati geldiğinde o çöplüğün içerisinde yerlerini alacaklardır. Bu büyük dava nice isimler gördü. O isimlerin hepsi geldi geçti, ama dava burada. İsimler değişecek, hepimiz faniyiz" diye kaydetti.
"77 MİLYON KUCAKLAŞMAK, BARIŞMAK, GÖNÜL BİRLİĞİ YAPALIM İSTİYORUZ"
Başbakan Erdoğan, yaptığı konuşmada '77 milyona elini tokalaşmak için yeniden uzattığını' belirterek, eski kavgaların, küslüklerin, kamplaşmaların sonlanması çağrısında bulundu. Erdoğan, konuşmasında toplumun tüm kesimlerine 'AK Parti hükümeti 77 milyonun hükümetidir' diye seslendi.
Recep Tayyip Erdoğan, 'Bizim sancaktarlığını yaptığımız dava 29 Ekim 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin davasının ta kendisidir" diyerek, sözlerine şöyle devam etti; "Bizim davamız Türkiye davasından ayrı bir dava değildir. Biz Türkiye için de farklı bir istikamete bakan, farklı hedefler peşinde yürüyen bir hareket değiliz. 91 yıllık cumhuriyet tarihimiz boyunca özü ve ruhu değiştirmeye, Türkiye'yi bu asırlık dava yürüyüşünden koparmaya yönelik girişimler olmuştur. Millet bu girişimlere izin vermemiştir. 23 Nisan 1920 tablosunu her zaman hatırlattık. 23 Nisan özellikle Cuma gününe denk getirilmişti. Ankara'da Meclis kürsüsünün arkasına hangi emri ilahi konmuştu biliyor musunuz? 'Onlar işlerini istişareyle yaparlar' mealindeki Şura suresinin 38'nci ayeti yazılmıştı. İlk Meclis'teki muhteva tam anlamıyla bir Türkiye manzarasıydı. Orada Türkler vardı, Kürtler vardı, Araplar vardı, Çerkezler vardı, Arnavut vardı, Boşnak vardı, Sünniler vardı, Aleviler de vardı. Milletin bütün unsurları, işgali sona erdirmek, kurtuluş savaşını sevk etmek için gönül birliği yapmışlardı. Türkiye Cumhuriyeti'nin mayası işte orada atılmıştı. Kurulacak devlet herkesin devleti olacaktı... Farklılıklar bir zenginlik olarak görülecek, Osmanlı coğrafyasındaki bir arada yaşama kültürü Türkiye Cumhuriyeti'nde de devam edecektir. İşte, sonraki yıllarda bu ilk Meclis'teki umut ve uyum muhafaze edilmedi. Devlet milletine istikamet çizmek istedi. Devlet vatandaşın her şeyine karışmaya, her şeyini düzenlemeye, hatta kılık kıyafetini, müziğini dahi şekillendirmeye çalıştı. Adeta tornadan çıkmış gibi şeklen, fikren, birbirine benzeyen fertler imal edilmek istendi. O kadarki bütün farklılıklar reddedildi. Etnik kökenler, diller, değerler reddedildi. Farklı kıyafete tahammül edilemedi. Farklı kıyafete, farklı düşünceye tahammül edilmedi. Bu neyi getirdi? Devlet ile millet arasındaki mesafe açıldı. Devlet milletinden uzaklaştı. Ret, inkar, asimilasyon bu tür politikalar geliştirildi. 780 bin kilometre kare üzerinde, hemen her fert için bir zulme düşündü bu."
"ADALET VE KALKINMA MÜCADELESİNDE TÜRKİYE'Yİ BELLİ BİR NOKTAYA TAŞIDIK"
Erdoğan, AK Parti iktidara gelmeden önce 'üzerinde kara bulutlar dolaşan bir Türkiye' olduğunu savunarak, adalet ve kalkınma mücadelesi verdiklerini söyledi. 12 yıldır büyük aşama kaydedildiğini belirten Erdoğan sözlerine şöyle devam ettti; "AK Parti'yi kurduğumuz, iki büyük mücadeleyi vermeye azmetmiştik kuruluşunda. Birincisi asırlardır yürüyüşüne devam eden davamızı örselemeye, yıpratmaya yönelik girişimlere karşı verdiğimiz mücadeleydi. Biz buna 'adalet mücadelesi' dedik. İkincisi, asırlardır devam eden davamızı yaşatmak ve büyütmek mücadelesiydi. Buna da 'kalkınma mücadelesi' adını verdik. 29 Ekim 1923'te kurulan Cumhuriyetimizi çok daha ileri seviyeye taşıyacak, güçlendirecek, ama aynı zamanda 23 Nisan 1920 ruhunu da Türkiye'ye yeniden kazandıracaktık. Allah'a hamdolsun bu iki mücadeleyi de başarıyla bugünlere getirdik. 12 yıl boyunca çok çalıştık gayret ettik, mücadele ettik. Adalet ve kalkınma mücadelesinde Türkiye'yi belli bir noktaya taşıdık. Kasım 2002'de iktidar görevini devraldığımızda üzerinde kara bulutlar dolaşan, umutları yıpranmış, yorulmuş, karamsar bir Türkiye vardı. Ekonomi çok ağır bir krizin içindeydi. Türkiye bütün umutlarını para fonundan gelecek borçlara bağlamıştı. Borç verenler her ay gönderdikleri müfettişleri eliyle sadece ekonomiyi değil, siyaseti de kontrol etmek istiyorlardı. Bir gün ilgili zata şunu söyledim; "Siz bize borç verdiniz. Verdiğiniz borcu ne zaman alacağınızı takip edin. Ama siz bize siyasette yol çizmeye kalkarsanız, burada nasıl hareket edeceğimizi belirlemeye çalışırsanız, kusura bakmayın biz buna evet diyemeyiz." Bu görüşmeyi onların en tepesindeki zat ile yaptım. Yanımda Sayın Babacan da vardı. O zat da, daha sonra zaten söylemek istemediğim bir sebepten oranın başından ayrıldı. Çarklar durmuştu, fabrikaların kapıları kapanmıştı, esnaf kepenklerini indirmişti. İşsizlik büyüyor, enflasyon bir canavar olarak milletin ekmeğini azaltıyordu. Fazi yükünün altında deyim yerindeyse Türkiye ekonomisi inim inim inliyordu. Yatırımcı önünü göremiyordu. Esnaf siftahsız dükkanını kapatırken, çiftçinin tarladaki ürünü para etmiyordu. AK Parti'nin iktidar gelmesiyle karamsar hava dağıldı. "Altı sıfır atılırsa Taksim meydanında anırırım" diyen köşe yazarları vardı. Hala bekliyoruz."
"BUGÜN YENİ BİR SAYFA AÇALIM İSTİYORUZ"
Erdoğan, toplumun tüm kesimlerine seslenerek, 'Biz sizi anlıyoruz, sizin de bizi anlamanızı istiyoruz' dedi. Eski küslüklerin, kavgaların bir yana bırakılması gerektiğini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti; "Başbakan olarak son günümde, AK Parti Genel Başkanı olarak son dakikalarımda, buradan bizi sevsin ya da sevmesin, 77 milyonun her bir ferdine bir kez daha ben musafaha için elimi uzatıyorum. Bunu sadece şahsım adına yapmıyorum. Partim adına, hükümetim adına, lideri olduğum hareket adına elimi tekrar uzatıyorum. Diyorum ki biz sizi çok iyi anlıyoruz. Yaşadığınız tarihsel süreci biliyoruz. Sizin yaşam tarzlarınızı değerlerinizi anlıyoruz. Sizin taleplerinizi, arzularınızı biliyoruz. Ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum; Sizin de bizi anlamanızı istiyoruz. Bizim nasıl badirelerden geçerek bugünlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Hangi yasakları, tehditleri aşarak bugünlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Nasıl dışlandığımızı, nasıl zulümlere maruz kaldığımızı görmenizi, anlamanızı istiyoruz. Hatta bir başbakan olarak bile aldığımız hakaretleri bilmenizi istiyoruz. Biz sizlere her zaman gönlümüzü açtık, anlamadınız. Ama bugün diyorum ki, sizin de bizlere gönlünüzü samimi olarak açmanızı bekliyoruz. Biz, bizim yaşadıklarımızı hiç kimse yaşamasın istedik. Sizinde bu hassasiyetimize hak vermenizi istiyoruz. Bugün yeni Türkiye kulurken, Türkiye 23 Nisan 1920'deki özüyle yeniden kucaklaşırken, eski küslükleri, dargınlıkları, gerilimleri, kamplaşma ve kutuplaşmaları bir kenara bırakalım diyoruz. Bugün yeni bir sayfa açalım istiyoruz."
"AK PARTİ HÜKÜMETİ 77 MİLYONUN HÜKÜMETLERİDİR"
Sandıktan herkesin çıkabileceğini belirten Erdoğan, 'kimse kendini umutsuz hissetmesin' diyerek şöyle devam etti; "Bakıyorsunuz ana muhalefetin başındaki zat, yarın halkın seçtiği yemin törenine katılmayacağını söylüyor. Yani oraya katılmamakla bize ne kaybettirir? Hiçbir şey. Ama kendisinin çok şey kaybedeceğini tekrar hatırlatmak isterim. Çünkü biz bu yolda birileriyle yürümedik, biz bu yolda milletimizle yürüdük, milletimizle de buralara geldik. Bugünü demokrasimizin bir bayram günü olarak günü olarak görüp, 77 milyon kucaklaşmak, barışmak, Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağı altında gönül birliği yapalım istiyoruz. Her türlü gerilim, kamplaşma ve kutuplaşma Türkiye'ye zarardan başka bir şey vermedi, vermez. Üsluplarımız, yöntemlerimiz farklı olabilir. Ama hepimiz bu vatanın evlatlarıyız. Şunu unutmayın, milletimiz bir, bayrağımız bir, vatanımız bir, devletimiz bir. Sandık bu milletin takdirini kullandığı yerdir. Mücadele eden, emek veren, millete projelerini anlatan herkes için sandıktan çıkmak mümkündür. Bu ülkede seçimler 1950'den bu yana hür iradeyle, şeffaf şekilde yapılıyor. Hiç kimse kendisini umutsuz, çaresiz, çözümsüz hissetmesin. AK Parti hükümeti 77 milyonun hükümetleridir. Seçimler ve sandıklar da millet için her zaman takdirini kullanacağı bir vasıtasıdır. Muhalefetin kendisini yenileme ihtiyacı çok ama çok açıktır. Kutuplaşma ile muhalefet yapılamayacağı görülmüştür. Toplumu kamplara ayırarak, sokaktan medet umarak, Türkiye düşmanlarıyla muhalefet yapılamayacağı görülmüştür."
"10 AĞUSTOS BU MUHALEFET PARTİLERİNE İYİ BİR DERS OLMUŞTUR"
Muhalefet partilerini eleştiren Erdoğan, 10 Ağustos Cumhurbaşkanı seçimlerinin iyi bir ders olduğunu söyledi. Bu muhalefet anlayışının Türkiye'ye faydası olmadığını dile getiren Erdoğan; "Cumhuriyet Halk Partisi kendisini sorgulamalı. Tarihiyle yüzleşmelidir. Parametrelerini mutlaka değiştirmelidir. Paralel yapıya kol kanat geren bir CHP, sağlıklı bir muhalefet yapamaz. Çözüm sürecinin karşısına ırkçı bir anlayışla adeta duvar gibi dikilen CHP, milletle barışamaz. İşte şu anda milletin seçtiği cumhurbaşkanının yemin törenine katılmayacağız diye açıklama yapıyor. Bu muhalefet tarzı eskimiştir, son kullanma tarihi geçmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi, terör meselesinin beslediği bir parti olmayı ne yazık ki tercih etmiştir. 2007'de Meclis'e yeniden girdiği günden bugüne kadar MHP yönetimi Türkiye'nin hiçbir meselesine eğilmemiş, şehit cenazelerini istismar etmiştir. Terörün varlığını adeta kendi varlığına endeksleyen bir parti, çözüm süreciyle de varlık zeminini kaybedecektir. MHP yönetiminin çözüm sürecine karşı çıkmasının sebebi de budur. Bu muhalefet tarzının da Türkiye'ye hiçbir faydası olmadığı açıktır. HDP de tıpkı MHP gibi teröre sırtını dayayarak varlık gösteren bir parti olmuştur. HDP, bağımsız hür demokrat siyaset yerine, silahların gölgesinde siyaseti tercih etmiştir. Elinde taş olan çocukların arkasına saklanarak, Diyarbakır'da feryat eden çocukları dağa kaçırılmış annelere kulak tıkayarak sadece kan siyaseti yapılır başka bir şey değildir. HDP de yeni Türkiye'de istismardan vazgeçip kan üzerinden yürüttüğü siyaset tarzını terk edip Türkiye partisi olma yolunda ilerlemelidir. 10 Ağustos bu muhalefet partilerine iyi bir ders olmuştur. 10 Ağustos sadece AK Partililer değil CHP, MHP, HDP ve diğer partilere gönül veren kardeşlerim de bize oy verdiler. Kendi parti yönetimlerine de bir ders verdiler diye düşünüyorum" diye kaydetti.
Ahmet Davutoğlu, kongre salonunu eşi ve partinin genel başkan yardımcılarıyla birlikte gelerek, salonu selamladı. Eşiyle birlikte sahneye çıkarak partilileri selamlayan Davutoğlu, ardından kendisi için ayrılan yere geçti. Davutoğlu, burada tebrikleri kabul etmeye başladı.
ERDOĞAN: KATILIMIN TÜMÜNÜN İTTİFAKIYLA DAVUTOĞLU KARDEŞİM ÇIKACAKTIR
Seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin 1'inci Olağanüstü Kongresi'nin yapıldığı Ankara Arena'ya geldi. Burada salon dışında bekleyen kalabalığa seslenen Erdoğan, Ahmet Davutoğlu'nun AK Parti Genel Başkanlığı için ortak aday olduğunu dile getirerek; "İnanıyorum ki bugünkü kongrede katılımın tümünün ittifakıyla Davutoğlu kardeşim çıkacaktır" dedi.
"MİSYON DEĞİŞİKLİĞİ DEĞİL, SADECE İSİM DEĞİŞİKLİĞİ"
Recep Tayyip Erdoğan, bir misyon değişikliği olmadığını kaydererek şunları söyledi; "Bizim bu konuşmamız bir misyon değişikliği değildir. Sadece bir isim değişikliğidir. Ve asla bir veda değildir. Bilesiniz ki bu da bir Fatiha'dır, bir başlangıçtır. Bunu böyle bilmenizi istiyorum. 81 vilayetten buraya gelen, bir şeyi ortaya koyuyorsunuz; biriz, iriyiz, diriyiz, beraberiz, kardeşiz, hep birlikte Türkiye'yiz. Misyonumuzdan hiçbir zaman feragat etmedik, taviz vermedik. 77 milyonu sevdik, kucakladık. Edirne'den Hakkari'ye, Sinop'tan Hatay'a hep birlikte ihya oldu, olmaya devam edecek. Hep tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet dedik, yine böyle yüreyeceğiz."
"CUMA GÜNÜ DE YENİ KABİNE GERÇEKLEŞMİŞ OLACAKTIR"
Erdoğan, salona geçerek kongreye başlanacağını dile getirerek; "İnşallah içimizden biri, kardeşimiz genel başkanlığa aday gösterdik. Ortak adayımız Ahmet Davutoğlu bey oldu. Ve inanıyorum ki bugünkü kongrede katılımın tümünün ittifakıyla Davutoğlu kardeşim çıkacaktır. Yarın Cumhurbaşkanlığıyla ilgili yemin törenini yaptıktan sonra, kendilerine inşallah kabineyi kurma görevini vereceğiz. Cuma günü de yeni kabine gerçekleşmiş olacaktır. Sizlerden ayrılmıyorum bunu bilmenizi istiyorum. Bugüne kadar genel başkan, başbakan olarak aranızdaydım, inşallah bundan sonra cumhurun başkanı olarak aranızda olacağım" diye konuştu.
Erdoğan, konuşmasının ardından otobüsün üzerine kalabalığı selamlayarak, kongrenin yapılacağı salona geçti.
ERDOĞAN: GENEL BAŞKANLIK VAZİFESİNİ ARTIK SİZLERE TESLİM EDİYORUM
Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı olarak son kez katıldığı kongrede, partililere seslendi. Erdoğan, 10 Ağustos seçimlerinde çalışan herkese teşekkür ederek, seçim sürecinin hiçbir kaosa mahal vermeden başarıyla tamamlandığını söyledi. Erdoğan, salondaki kalabalığa seslenerek; "Bu olağanüstü kongreyle 13 yıldır gururla taşıdığım AK Parti'nin genel başkanlık vazifesini artık sizlere teslim ediyorum. 2001'de başlayan genel başkanlık vazifem 13 yıl 13 gün sonra bugün nihayete eriyor. Yarın saat 14:00'te TBMM'de mazbatamızı teslim alacak, 11 buçuk yıl boyunca üstlendiğimiz Başbakanlık vazifesini de teslim ederek, yemin ederek 12'nci cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmiş olacağız" diye konuştu.
"AK PARTİ ASIRLAR ÖNCESİNDEN BAŞLAMIŞ KUTLU BİR YÜRÜYÜŞÜN PARTİSİDİR"
Erdoğan, 1 Temmuz'da adaylığını açıklandığı toplantıda bunun bir nihayet olmadığını söylediğini hatırlatarak şöyle devam etti; "Bunun bir son olmadığını, başlangıç olduğunu ifade etmiştim. Bugün değişen unutmayın sadece şekildir. Bugün öz değişmiyor. Bugün partimizin yüklendiği misyon, davamızın ruhu hedef ve ideallerimiz değişmiyor. Bugün sadece ve sadece isimler değişiyor. AK Parti 13 yıllık bir parti olsa da aslında asırlar öncesinden başlamış kutlu bir yürüyüşün, davanın mirasını omuzlarında taşıyan bir partidir. 1071'de Malazgir ovasında, sultan Alparslan'ın arkasında namaza duran, neferlerin hissiyatı neyse bizim de hissiyatımız işte odur. Biz asırlardır yürüyoruz. Biz kökü mazide olan atiyiz. Biz kökü, ruhu olmayan bir parti, böyle bir hareket asla değiliz. Bu harekette Gazi Mustafa Kemal in ufku vizyonu vardır. Menderes'in millet uğruna verilmiş canı vardır. Bu harekette şüpheniz olmasın Necmettin Erbakan'ın da alın teri vardır. Eski başbakanlarımızdan, cumhurbaşkanlarımızdan Turgut Özal'ın da emeği vardır. Bu hareket Ahmet Yesevi'den Mevlana'ya Hacı Bektaş Veli'den Fuzuli'ye, Nazım Hikmet'ten Necip Fazıl'a Mehmet Akif'ten Sezai Karakoç'a kadar o bereketli pınarlardan beslenmiş bir harekettir. Biz bu yola 13 yıl önce çıkmadık, 100 yıl önce çıkmadık. İşte onun için isimlerin hiç ama hiç önemi yoktur. Hazreti Adem'den bugüne kadar nice insanlar dünyaya geldiler. Kondular ve göçtüler. Mezarlıklarda ismi unutulmuş, bedeni çürümüş, topraktan geldiği gibi toprağa karışmış nice insanlar var. milyarlarca insan kayboldu ve gitti. Hazreti Adem ile başlayan iyinin ve kötünün mücadelesi devam etti. Hak ile batıl mücadelesi. İsimleri fanidir. Baki olan davadır. Dün bu büyük davanın sancaktarlığını başkaları yapıyor, mücadelesini başkaları veriyordu. Bugün bu sancağı biz gururla taşıyoruz. Yarın da bu dava sancağı düşmeyecek. İstiklalde de bu dava sahipsiz kalmayacak. Bugünün çocukları gençleri bizlerden devralacak ve onurla o sancağı taşıyacaklar."
"OKYANUS ÖTESİNDEN GELEN TELEFONLA İSTİFA EDENLERİ KİMSE HATIRLAMIYOR"
Erdoğan, özellikle ifade etmek istediği bir husus olduğunu söyleyerek; "Bu kutlu hareket, mensuplarıyla şereflenmez. Bunun altını çiziyorum çok önemli. Mensuplarıyla şereflenmez. Tam tersine mensuplarına şeref verir. Gençler şunu unutmayın. Ben yoksam dava da yok diyenler, daha en baştan kaybetmiş olanlardır. Ben olmazsam dava ilerleyemez diyen, davanın ruhunu özünü anlayamamıştır. Bu dava ancak benim ismimle ayakta kalabilir, ancak benim ismimle şereflenebilir diyen kibir tuzağına düşmüştür. İstişareyi, danışmayı, ortak aklı dışlayan, bu kutlu davaya haksızlık etmiştir. Zira bu dava hiçbir zaman koltuk davası olmamıştır. Unutmayın size yüceler yücesinden bir talimatı hatırlatıyorum ; "Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun" iki, "tüm işlerinizde istişare ediniz." Bu dava hiçbir zaman tarihin hiçbir döneminde, makam davası, rütbe paye davası olmamıştır. Bu dava şahsi hırsları kibri fitneyi ve nifakı kıskançlığı çelme takmayı başkasının kuyusunu kazmayı her zaman dışlamış bir davadır. Tarih davasına ihanet edenlerin nasıl onursuzca yok olup gittiğinin örnekleriyle doludur. Bizim dahi yakın tarihimiz davasına ihanet eden, kendisini seçen millete ihanet edip zillete düşen isimlere şahit olmuştur. İşte onları hiç kimse hatırlamıyor ve hatırlayamayacak. Onların iftiralarını kimse hatırlamıyor, hatırlamayacak. Okyanus ötesinden gelen telefonla istifa edenler, darbecilerin getirdikleri haberlere inanları bugün kimse hatırlamıyor ve hatırlamayacak bunu böyle biliniz. Safını cesaretten yana belirleyenler bugün şerefleriyle, izzetleriyle buradalar. Başkalarının oyuncağı olanlar ise çoktan unutuldular. Unutulmayan namzet adaylar da yok değil ha. Var. onlar da vakti saati geldiğinde o çöplüğün içerisinde yerlerini alacaklardır. Bu büyük dava nice isimler gördü. O isimlerin hepsi geldi geçti, ama dava burada. İsimler değişecek, hepimiz faniyiz" diye kaydetti.
"77 MİLYON KUCAKLAŞMAK, BARIŞMAK, GÖNÜL BİRLİĞİ YAPALIM İSTİYORUZ"
Başbakan Erdoğan, yaptığı konuşmada '77 milyona elini tokalaşmak için yeniden uzattığını' belirterek, eski kavgaların, küslüklerin, kamplaşmaların sonlanması çağrısında bulundu. Erdoğan, konuşmasında toplumun tüm kesimlerine 'AK Parti hükümeti 77 milyonun hükümetidir' diye seslendi.
Recep Tayyip Erdoğan, 'Bizim sancaktarlığını yaptığımız dava 29 Ekim 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin davasının ta kendisidir" diyerek, sözlerine şöyle devam etti; "Bizim davamız Türkiye davasından ayrı bir dava değildir. Biz Türkiye için de farklı bir istikamete bakan, farklı hedefler peşinde yürüyen bir hareket değiliz. 91 yıllık cumhuriyet tarihimiz boyunca özü ve ruhu değiştirmeye, Türkiye'yi bu asırlık dava yürüyüşünden koparmaya yönelik girişimler olmuştur. Millet bu girişimlere izin vermemiştir. 23 Nisan 1920 tablosunu her zaman hatırlattık. 23 Nisan özellikle Cuma gününe denk getirilmişti. Ankara'da Meclis kürsüsünün arkasına hangi emri ilahi konmuştu biliyor musunuz? 'Onlar işlerini istişareyle yaparlar' mealindeki Şura suresinin 38'nci ayeti yazılmıştı. İlk Meclis'teki muhteva tam anlamıyla bir Türkiye manzarasıydı. Orada Türkler vardı, Kürtler vardı, Araplar vardı, Çerkezler vardı, Arnavut vardı, Boşnak vardı, Sünniler vardı, Aleviler de vardı. Milletin bütün unsurları, işgali sona erdirmek, kurtuluş savaşını sevk etmek için gönül birliği yapmışlardı. Türkiye Cumhuriyeti'nin mayası işte orada atılmıştı. Kurulacak devlet herkesin devleti olacaktı... Farklılıklar bir zenginlik olarak görülecek, Osmanlı coğrafyasındaki bir arada yaşama kültürü Türkiye Cumhuriyeti'nde de devam edecektir. İşte, sonraki yıllarda bu ilk Meclis'teki umut ve uyum muhafaze edilmedi. Devlet milletine istikamet çizmek istedi. Devlet vatandaşın her şeyine karışmaya, her şeyini düzenlemeye, hatta kılık kıyafetini, müziğini dahi şekillendirmeye çalıştı. Adeta tornadan çıkmış gibi şeklen, fikren, birbirine benzeyen fertler imal edilmek istendi. O kadarki bütün farklılıklar reddedildi. Etnik kökenler, diller, değerler reddedildi. Farklı kıyafete tahammül edilemedi. Farklı kıyafete, farklı düşünceye tahammül edilmedi. Bu neyi getirdi? Devlet ile millet arasındaki mesafe açıldı. Devlet milletinden uzaklaştı. Ret, inkar, asimilasyon bu tür politikalar geliştirildi. 780 bin kilometre kare üzerinde, hemen her fert için bir zulme düşündü bu."
"ADALET VE KALKINMA MÜCADELESİNDE TÜRKİYE'Yİ BELLİ BİR NOKTAYA TAŞIDIK"
Erdoğan, AK Parti iktidara gelmeden önce 'üzerinde kara bulutlar dolaşan bir Türkiye' olduğunu savunarak, adalet ve kalkınma mücadelesi verdiklerini söyledi. 12 yıldır büyük aşama kaydedildiğini belirten Erdoğan sözlerine şöyle devam ettti; "AK Parti'yi kurduğumuz, iki büyük mücadeleyi vermeye azmetmiştik kuruluşunda. Birincisi asırlardır yürüyüşüne devam eden davamızı örselemeye, yıpratmaya yönelik girişimlere karşı verdiğimiz mücadeleydi. Biz buna 'adalet mücadelesi' dedik. İkincisi, asırlardır devam eden davamızı yaşatmak ve büyütmek mücadelesiydi. Buna da 'kalkınma mücadelesi' adını verdik. 29 Ekim 1923'te kurulan Cumhuriyetimizi çok daha ileri seviyeye taşıyacak, güçlendirecek, ama aynı zamanda 23 Nisan 1920 ruhunu da Türkiye'ye yeniden kazandıracaktık. Allah'a hamdolsun bu iki mücadeleyi de başarıyla bugünlere getirdik. 12 yıl boyunca çok çalıştık gayret ettik, mücadele ettik. Adalet ve kalkınma mücadelesinde Türkiye'yi belli bir noktaya taşıdık. Kasım 2002'de iktidar görevini devraldığımızda üzerinde kara bulutlar dolaşan, umutları yıpranmış, yorulmuş, karamsar bir Türkiye vardı. Ekonomi çok ağır bir krizin içindeydi. Türkiye bütün umutlarını para fonundan gelecek borçlara bağlamıştı. Borç verenler her ay gönderdikleri müfettişleri eliyle sadece ekonomiyi değil, siyaseti de kontrol etmek istiyorlardı. Bir gün ilgili zata şunu söyledim; "Siz bize borç verdiniz. Verdiğiniz borcu ne zaman alacağınızı takip edin. Ama siz bize siyasette yol çizmeye kalkarsanız, burada nasıl hareket edeceğimizi belirlemeye çalışırsanız, kusura bakmayın biz buna evet diyemeyiz." Bu görüşmeyi onların en tepesindeki zat ile yaptım. Yanımda Sayın Babacan da vardı. O zat da, daha sonra zaten söylemek istemediğim bir sebepten oranın başından ayrıldı. Çarklar durmuştu, fabrikaların kapıları kapanmıştı, esnaf kepenklerini indirmişti. İşsizlik büyüyor, enflasyon bir canavar olarak milletin ekmeğini azaltıyordu. Fazi yükünün altında deyim yerindeyse Türkiye ekonomisi inim inim inliyordu. Yatırımcı önünü göremiyordu. Esnaf siftahsız dükkanını kapatırken, çiftçinin tarladaki ürünü para etmiyordu. AK Parti'nin iktidar gelmesiyle karamsar hava dağıldı. "Altı sıfır atılırsa Taksim meydanında anırırım" diyen köşe yazarları vardı. Hala bekliyoruz."
"BUGÜN YENİ BİR SAYFA AÇALIM İSTİYORUZ"
Erdoğan, toplumun tüm kesimlerine seslenerek, 'Biz sizi anlıyoruz, sizin de bizi anlamanızı istiyoruz' dedi. Eski küslüklerin, kavgaların bir yana bırakılması gerektiğini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti; "Başbakan olarak son günümde, AK Parti Genel Başkanı olarak son dakikalarımda, buradan bizi sevsin ya da sevmesin, 77 milyonun her bir ferdine bir kez daha ben musafaha için elimi uzatıyorum. Bunu sadece şahsım adına yapmıyorum. Partim adına, hükümetim adına, lideri olduğum hareket adına elimi tekrar uzatıyorum. Diyorum ki biz sizi çok iyi anlıyoruz. Yaşadığınız tarihsel süreci biliyoruz. Sizin yaşam tarzlarınızı değerlerinizi anlıyoruz. Sizin taleplerinizi, arzularınızı biliyoruz. Ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum; Sizin de bizi anlamanızı istiyoruz. Bizim nasıl badirelerden geçerek bugünlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Hangi yasakları, tehditleri aşarak bugünlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Nasıl dışlandığımızı, nasıl zulümlere maruz kaldığımızı görmenizi, anlamanızı istiyoruz. Hatta bir başbakan olarak bile aldığımız hakaretleri bilmenizi istiyoruz. Biz sizlere her zaman gönlümüzü açtık, anlamadınız. Ama bugün diyorum ki, sizin de bizlere gönlünüzü samimi olarak açmanızı bekliyoruz. Biz, bizim yaşadıklarımızı hiç kimse yaşamasın istedik. Sizinde bu hassasiyetimize hak vermenizi istiyoruz. Bugün yeni Türkiye kulurken, Türkiye 23 Nisan 1920'deki özüyle yeniden kucaklaşırken, eski küslükleri, dargınlıkları, gerilimleri, kamplaşma ve kutuplaşmaları bir kenara bırakalım diyoruz. Bugün yeni bir sayfa açalım istiyoruz."
"AK PARTİ HÜKÜMETİ 77 MİLYONUN HÜKÜMETLERİDİR"
Sandıktan herkesin çıkabileceğini belirten Erdoğan, 'kimse kendini umutsuz hissetmesin' diyerek şöyle devam etti; "Bakıyorsunuz ana muhalefetin başındaki zat, yarın halkın seçtiği yemin törenine katılmayacağını söylüyor. Yani oraya katılmamakla bize ne kaybettirir? Hiçbir şey. Ama kendisinin çok şey kaybedeceğini tekrar hatırlatmak isterim. Çünkü biz bu yolda birileriyle yürümedik, biz bu yolda milletimizle yürüdük, milletimizle de buralara geldik. Bugünü demokrasimizin bir bayram günü olarak günü olarak görüp, 77 milyon kucaklaşmak, barışmak, Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağı altında gönül birliği yapalım istiyoruz. Her türlü gerilim, kamplaşma ve kutuplaşma Türkiye'ye zarardan başka bir şey vermedi, vermez. Üsluplarımız, yöntemlerimiz farklı olabilir. Ama hepimiz bu vatanın evlatlarıyız. Şunu unutmayın, milletimiz bir, bayrağımız bir, vatanımız bir, devletimiz bir. Sandık bu milletin takdirini kullandığı yerdir. Mücadele eden, emek veren, millete projelerini anlatan herkes için sandıktan çıkmak mümkündür. Bu ülkede seçimler 1950'den bu yana hür iradeyle, şeffaf şekilde yapılıyor. Hiç kimse kendisini umutsuz, çaresiz, çözümsüz hissetmesin. AK Parti hükümeti 77 milyonun hükümetleridir. Seçimler ve sandıklar da millet için her zaman takdirini kullanacağı bir vasıtasıdır. Muhalefetin kendisini yenileme ihtiyacı çok ama çok açıktır. Kutuplaşma ile muhalefet yapılamayacağı görülmüştür. Toplumu kamplara ayırarak, sokaktan medet umarak, Türkiye düşmanlarıyla muhalefet yapılamayacağı görülmüştür."
"10 AĞUSTOS BU MUHALEFET PARTİLERİNE İYİ BİR DERS OLMUŞTUR"
Muhalefet partilerini eleştiren Erdoğan, 10 Ağustos Cumhurbaşkanı seçimlerinin iyi bir ders olduğunu söyledi. Bu muhalefet anlayışının Türkiye'ye faydası olmadığını dile getiren Erdoğan; "Cumhuriyet Halk Partisi kendisini sorgulamalı. Tarihiyle yüzleşmelidir. Parametrelerini mutlaka değiştirmelidir. Paralel yapıya kol kanat geren bir CHP, sağlıklı bir muhalefet yapamaz. Çözüm sürecinin karşısına ırkçı bir anlayışla adeta duvar gibi dikilen CHP, milletle barışamaz. İşte şu anda milletin seçtiği cumhurbaşkanının yemin törenine katılmayacağız diye açıklama yapıyor. Bu muhalefet tarzı eskimiştir, son kullanma tarihi geçmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi, terör meselesinin beslediği bir parti olmayı ne yazık ki tercih etmiştir. 2007'de Meclis'e yeniden girdiği günden bugüne kadar MHP yönetimi Türkiye'nin hiçbir meselesine eğilmemiş, şehit cenazelerini istismar etmiştir. Terörün varlığını adeta kendi varlığına endeksleyen bir parti, çözüm süreciyle de varlık zeminini kaybedecektir. MHP yönetiminin çözüm sürecine karşı çıkmasının sebebi de budur. Bu muhalefet tarzının da Türkiye'ye hiçbir faydası olmadığı açıktır. HDP de tıpkı MHP gibi teröre sırtını dayayarak varlık gösteren bir parti olmuştur. HDP, bağımsız hür demokrat siyaset yerine, silahların gölgesinde siyaseti tercih etmiştir. Elinde taş olan çocukların arkasına saklanarak, Diyarbakır'da feryat eden çocukları dağa kaçırılmış annelere kulak tıkayarak sadece kan siyaseti yapılır başka bir şey değildir. HDP de yeni Türkiye'de istismardan vazgeçip kan üzerinden yürüttüğü siyaset tarzını terk edip Türkiye partisi olma yolunda ilerlemelidir. 10 Ağustos bu muhalefet partilerine iyi bir ders olmuştur. 10 Ağustos sadece AK Partililer değil CHP, MHP, HDP ve diğer partilere gönül veren kardeşlerim de bize oy verdiler. Kendi parti yönetimlerine de bir ders verdiler diye düşünüyorum" diye kaydetti.
Ümit KOZAN - Murat VAROL /Birkan YILDIZ, ANKARA,(DHA)
27.08.2014 14:04:49