SPD, Yeşiller ve FDP, koalisyon sözleşmesinde izleyecekleri Türkiye politikasının ana hatlarını belirledi. Heinrich Böll Vakfı Türkiye Temsilcisi Kristian Brakel, belirlenen bu stratejiyi DW Türkçeye değerlendirdi.
Almanya'da 26 Eylül'de düzenlenen genel seçimlerin ardından Sosyal Demokratlar (SPD), Yeşiller ve Hür Demokratlar (FDP) arasında koalisyon anlaşmasına varıldı. Anlaşma uyarınca, SPD'li Olaf Scholz Almanya'nın yeni başbakanı olacak.
Scholz, Berlin'de düzenlenen basın toplantısında, "Bir koalisyonumuz var" dedi. 16 yıl sonra Angela Merkel'den boşalan başbakanlık koltuğuna oturacak olan Scholz, "Şimdi partilerimiz koaliyon anlaşmasını oylayacak" ifadelerini kullandı.
Reuters ajansına sızdırılan koalisyon anlaşmasında dış politika ve özellikle Yeşillerin önceliği olan çevre konularına geniş yer ayrılırken, Türkiye'yle ilgili bir madde de yer aldı. Reuters'ın aktardığına göre, anlaşmada 'Türkiye'nin endişe verici iç siyasi gelişmelere rağmen önemli bir komşu ve AB ortağı olmaya devam ettiği' belirtildi.
Anlaşmanın öne çıkan maddeleri şöyle:
*Asgari ücret saatte 12 euroya yükseltilecek
* Yüksek kiralara karşı daha fazla konut inşa edilecek. Yılda 400 bin daire hedefinin dörtte birini devlet finanse edecek
Oy verme yaşının 16'ya indirilmesi için anayasal değişiklik yapılmaya çalışılacak
* Almanya'da askeri insansız hava araçlarının (İHA) belirli koşullarda silahlı hale getirilmesinin önü açılacak
* Bu konuda istekli AB üyelerinin ulusal ordularıyla daha fazla işbirliği aranacak
* Avrupa Komisyonu'nun hukukun üstünlüğü konusundaki mevcut araçları ve Avrupa mahkemelerinin kararlarını daha iyi uygulaması için çalışılacak
* Batı Balkanlar'daki altı AB üyesi adayının katılım sürecine destek verilecek
* Bir sonraki Avrupa Komisyonu Başkanı'nın Almanya'dan seçilmemesi halinde, Avrupa Komisyonu üyeliği için Yeşiller Partisi'nin göstereceği aday seçilecek
* AB Konseyi'nin daha birleşik ve etkili çalışabilmesi için reform talep edilecek
* Yaşı ilerleyen Tornado savaş jetlerinin yerine yeni uçaklar alınacak
* Afganistan'dan tahliye operasyonu konusunda bir parlamento soruşturması başlatılacak
* Yasadışı göçü azaltmayı ama düzenli göçü artırmayı hedefleyen yeni bir göç politikası başlatılacak
* Çifte vatandaşlık mümkün kılınacak
* 2030'a kadar ülkedeki arabaların en az 15 milyonunun elektrikli olması hedeflenecek
* Rusya ile yapıcı diyalog aranacak; farklı tehdit algıları dikkate alınarak Rusya'ya yönelik ortak Avrupa politikasına odaklanılacak.
Kristian Brakel: Türkiye bölümü, büyük ölçüde Sosyal Demokratların ağırlığını koyduğu bir çerçeveyi, "Evet durum sıkıntılı ve çok zor ama Türkiye ile partnerliğimizi sürdürmek istiyoruz" yaklaşımını yansıtıyor
Yani bu ifadeler, aslında Angela Merkel'ın izlediği çizginin, bundan sonra da sürdürüleceği anlamına mı geliyor? Merkel de büyük sorunlar, görüş ayrılıkları olduğunu, ancak Türkiye'nin stratejik açıdan Almanya için önem taşıdığını söyleyerek, Almanya'nın çıkarları gerektirdiği ölçüde diyaloğun sürdürülmesinden yana tavır almıştı
Evet kanımca bu ifadeler, yeni Alman hükümetinin Türkiye konusunda aşağı yukarı Merkel'ın izlediği stratejiyi izleyeceğini gösteriyor Yeni hükümet Türkiye politikalarında çok büyük bir değişime gitmeyecek, ancak sivil toplumun desteklenmesine, gençlik değişim programlarına daha çok mali kaynak ayıracak
Sözleşmede, "Türkiye, iç politikada endişe verici gelişmeler ve dış politikadaki gerilimlere rağmen AB'nin önemli bir komşusu ve NATO partneridir" ifadesi yer alıyor. Özellikle "AB'nin önemli bir komşusu" vurgusu dikkat çekiyor
Bu formülasyon, koalisyon ortaklarının Türkiye'yi AB'nin bir parçası olarak görmediklerini açıkça gözler önüne seriyor.
Sözleşmede, Türkiye'de demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları, kadın hakları, ve azınlık hakları alanlarında çok büyük gerileme olduğu kayda geçiriliyor
Evet bu ifadeler bir durum tespitinden ibaret, bununla yetiniliyor. Bunun bir sonucu olacağına dair bir ifade yok, durum tespiti var
FDP, seçim programında Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinin sona erdirilmesi, Türkiye ile AB arasında yeni bir ilişki inşa edilmesi gerektiğini savunmuştu
Doğru, liberaller üyelik müzakerelerinin tamamen durdurulmasını istemişti. Ancak görünen o ki üç partinin anlaşabildiği yegane konu yeni bir müzakere faslının kapatılmaması ve yeni bir başlığın açılmaması olmuş. Ama hepimiz bunun retorikten ibaret olduğunu biliyoruz. Çünkü Kıbrıs'ın vetosu nedeniyle zaten yıllardır fasıl açılmıyor ve açılmayacak da. Ancak fasıllar kapatılabilir. Ayrıca formülasyon biraz da sıkıntılı olmuş. Fasıl kapatılmayacak demek ne kadar uygun çok da emin değilim, çünkü bu Türkiye'ye bağlı, Türkiye koşulları, kriterleri yerine getirmesi halinde açılmış fasıllar kapatılabilir. Komisyonun "ay hayır Almanya kapatılmasını istemiyor" diyerek buna direnmesine ihtimal vermiyorum. Ama aslında koalisyon sözleşmesinde özetle statüko değişmiyor Önemli olan tek ifade Türkiye ile ilgili bölümün son cümlesi. Bildiğim kadarıyla Yeşillerin de beklentisi doğrultusunda eklenen, "Sivil toplum ile ilişkilerin, paylaşımın ve gençlik değişim programlarının güçlendirileceği" yönündeki ifade önemli
Sivil toplum ile paylaşımın ve gençlik değişim programlarının güçlendirilmesiyle kastedilen tam olarak nedir? Bu arada, koalisyon sözleşmesinde, "AB-Türkiye Diyalog Gündemi'nin canlandırılacağı" da belirtiliyor. Bir yandan müzakereler durdu deniliyor,diğer tarafda diyalog gündemi canlandırılacak deniyor Bu da bir çelişki değil mi?
Sivil toplum ile diyaloğun güçlendirilmesi tek taraflı yapılabilecek, Ankara'nın onayına ihtiyaç duymayacağınız bir konu "AB-Türkiye Diyalog Gündemini" canlandırmanın ne anlama geldiğini farklı şekillerde okuyabilirsiniz. Bu Türk hükümeti ve AB Komisyonu ya da AB Konseyi arasındaki bir diyalog olabileceği gibi, cümlenin ikinci bölümünde ifade edildiği gibi sivil toplum aktörleri arasındaki paylaşımın güçlendirilmesi de olabilir
Bu arada koalisyon sözleşmesinde AB-Türkiye Mülteci Mutabakatı'na hiç değinilmiyor. Merkel döneminde imzalanan mutabakat, Yeşiller'in en çok eleştirdiği dış politika konuları arasında yer alıyordu. Bir süredir de Türkiye ile AB arasında mutabakatın güncellenmesi için görüşmeler yürütülüyor Oysa koalisyon sözleşmesinde "düzensiz göçü azaltmak, düzenli göçe imkan sağlamak istiyoruz" ifadeleri yer alıyor, anayasa ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan insani yükümlülüklere bağlı kalınacağı vurgulanıyor
Almanya'nın Türkiye'deki Suriyelilere ikili mali yardımında bir değişiklik olacağını düşünmüyorum. Yeşiller Türkiye'deki Suriyelilere insani yardım finansmanına destek veriyor. Ancak Türkiye ile AB arasında yeni bir mutabakat mümkün olur mu, yeni Alman hükümeti bunun için ağırlığını koyar mı çok emin değilim.
Bu Yeşilleri zorlayacak bir konu olur Çünkü Yeşiller, Yunanistan'a gelen sığınmacıların, kapsamlı iltica başvuru süreçleri tamamlanmadan Türkiye'ye geri gönderilmelerini öngörmesi nedeniyle bu mutabakatın Cenevre Konvansiyonu'nun ihlal edilmesi anlamına geldiğini düşünüyor.
Almanya'nın yeni koalisyon hükümetinde Dışişleri Bakanlığı'nı Yeşiller üstlenecek. Son anda bir değişiklik olmaması durumunda, seçimlerde başbakan adayı olan Annelena Baerbock'un ilk kez bir kadın olarak bu görevi üstlenmesi bekleniyor. Bu Türkiye ile ilişkileri nasıl etkiler? İnsan hakları konularının daha ağırlıklı bir yer tutmasını bekliyor musunuz?
Büyük bir değişim olmayacak, koalisyon sözleşmesi de bunu gözler önüne seriyor. Ancak kanımca Türkiye'de hukuk devletinin geldiği nokta dikkate alındığında, insan hakları konularının daha ağırlıklı bir yer alması gerektiği açık. Yeşiller mutlaka bunu isteyecektir ancak koalisyon hükümeti olması itibarıyla Yeşillerin tek başlarına hareket edemeyecekleri, bu konudaki tek karar mercii olmadıkları da açık.(DW Türkçe)
www.avrupahaber.net