DÜNYA Haber Girişi : 21 Aralık 2014 15:10

HİTLER'İN SUYU GENÇLİK İKSİRİ NORVEÇ'DE FİLMİ YAPILDI 4 OCAK'DA GÖSTERİMDE

HİTLER'İN SUYU GENÇLİK İKSİRİ  NORVEÇ'DE FİLMİ YAPILDI 4 OCAK'DA GÖSTERİMDE
HİTLER'İN SUYU GENÇLİK İKSİRİ NORVEÇ'DE FİLMİ YAPILDI 4 OCAK'DA GÖSTERİMDE

HİTLER'İN SUYU GENÇLİK İKSİRİ

RUS BİYOKİMYACI, NÜKLEER REAKTÖRLERDE KULLANILAN 'AĞIR SU'YUN GENÇLİK İKSİRİ OLDUĞUNU İDDİA EDİYOR.

Hitler'in suyu gençlik iksiri!

Hitler'in atom bombası yapımında kullanmak için peşine düştüğü ve uğruna Norveç'i işgal ettiği 'ağır su', Rus biyokimyacı Dr. Mikhail Shchepinov'a göre efsanelere konu olan gençlik iksiri! Kimyasal adı döteryum olan bu gençlik suyu, Dr. Shchepinov'un yaptığı deneylerde meyve sineklerinin ve iplik kurtlarının ömrünü yüzde 30 oranında arttırdı. Dünyadaki suların 6666'da 1'ini oluşturan 'ağır su' yaşlanmaya ve yaşlılık hastalıklarına sebep olan serbest radikallerin hücreleri tahrip etmesini engelliyor.

ÜRÜN DİRİER, [email protected]

Nazi orduları 9 Nisan 1940 tarihinde Norveç'i işgal etti. 2. Dünya Savaşı yıllarındaki bu işgalin en önemli sebeplerinden biri, ülkenin güney dağları arasındaki Rjukan'da bulunan Vemork Hidroelektrik Santrali'ni ele geçirmekti. Santralde üretilen 'ağır su', atom bombası çalışmaları yapan Naziler için çok önemliydi. Kimyasal adı döteryum (Deuterium Oxide) olan bu su, Hitler'in iştahını kabartıyordu. Günümüzde de doğal uranyum kullanılan nükleer reaktörlerin çalıştırılabilmesi için başrol oynayan 'ağır su', müttefik devletlerini de harekete geçirmişti. ABD ve İngiltere Almanya'nın atom bombası çalışmalarını sabote etmek için santrale defalarca saldırılar düzenledi. İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne (RAF) bağlı uçaklar, 18 Ekim 1942 günü, Norveç'in SOE (Special Operations Executive/Özel Operasyonlar Birimi) komandolarını, söz konusu tesisi sabote etmek amacıyla görevlendirdi. İlk deneme başarılı olamadıysa da 28 Şubat 1943 günü Norveç komando birimlerinin ortak "Gunnerside Operasyonu" ile 'ağır su' üretimi yapan Rjukan'daki elektroliz birimi tahrip edildi. Naziler bu saldırılarda 500 kilo ağır su yitirdi. Ardından, ABD Sekizinci Hava Kuvvetleri'ne bağlı 388 adet B-17 ve B-24 bombardıman uçağı 16 Kasım 1943 günü aynı tesise başka bir saldırı düzenledi. Hava saldırısı elektroliz yapısına çok az zarar verebildi ancak çok sayıda sivil hayatını kaybetti. Bu olayın ardından Naziler, kalan stokları 1944 yılında Almanya'ya naklettiler. Son olarak, 20 Şubat 1944'de Norveç direnişinin başarılı bir saldırısıyla, kalan 'ağır su' stoğunu Almanya'ya nakleden gemi tahrip edildi. Tüm bunlar da Nazilere nefes kesici atom bombası üretimi yarışında zaman kaybettirdi. Onların yitirdikleri bu zaman, ABD'nin Manhattan Projesi çerçevesinde Los Alamos Bilimsel Laboratuarı'nda yürütmekte olduğu atom bombası üretme çalışmalarına yaradı. Bilimkurgu filmlerini aratmayan bu olaylar, 2003 Fransız yapımı "Bon Voyage" ve 1965 Hollywood yapımı "The Heroes of Telemark" adlı filmlere de konu olmuştu.

Sineklerin ömrü yüzde 30 arttı!

İşte Hitler'in Norveç'i işgal etmesinin ardındaki en büyük sebeplerden biri olan 'ağır su' yani döteryum, günümüzde bilimin dikkatini çok başka bir sebeple üzerine çekmiş durumda. Rus biyokimyacı Dr. Mikhail Shchepinov, 'ağır su'yun efsanelerde geçen 'gençlik iksiri' olduğunu iddia ediyor. Oxford Üniversitesi'nin eski bilimadamlarından Mikhail Shchepinov, çeşitli üniversitelerden bilim insanlarını bir araya getirdiği Retrotope adlı laboratuarında bu gençlik suyu üzerine araştırmalar yapıyor. Biz de bu modern zaman Lokman Hekim'ine ulaştık ve çalışmaları hakkında kendisinden bilgi aldık. Ağır su üzerine çalışmaya 2 yıl önce başladığını söyleyen Shchepinov, "Şimdiye kadar iplik kurtları ve meyve sineklerini az miktarda döteryum ile besleyerek ömürlerini yüzde 30 oranında arttırmayı başardık" diyor. ABD Los Altos Hills'de ve İngiltere'de Oxford'da bulunan Retrotope laboratuarları, insan üzerine de çalışmalar yapmayı sürdürüyor. Moskova'daki Biyoorganik Kimya Enstitüsü ve Belarus Minsk State Üniversitesi ile ortak çalışma anlaşması imzalayan Retrotope'un bünyesinde, Newyork Albert Einstein Tıp Okulu'ndan Jan Vijg ile Kaliforniya Üniversitesi'nden Cynthia Kenyon da bulunuyor.

Nötronun mucizevi ağırlığı

Peki 'ağır su' nam-ı diğer döteryum nedir? Suyun kimyasal açılımının H2O olduğunu yani iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluştuğunu herkes bilir. 'Ağır su' ise hidrojen atomunun bir izotopu yani başka bir versiyonu olan 'döteryum'dan oluşuyor. Kimyasal açılımı da D2O. Bildiğimiz hidrojen atomu bir proton ve bir elektrondan oluşuyor. 'Döteryum' ise bir proton ve bir elektronun yanı sıra çekirdeğinde bir de nötron taşıyor. İşte suyu 'ağır' ve mucizevi hale getiren bu bir tanecik nötron. Görünümü suya benzeyen 'döteryum' normal sudan farklı olarak birazcık tatlı. Ayrıca 'ağır su'dan oluşan buz küpleri normal suda batıyor. Yeryüzünde bulunan hidrojenin yüzde 0.015'i 'döteryum'dan yani 'nötronlu hidrojen'den oluşuyor. Başka bir matematikle dünyadaki suların 6666 birimde 1 birimi döteryum içeriyor. Kaynama ve donma noktaları sudan farklı olan 'döteryum', çeşitli elektroliz yöntemleriyle normal sudan ayrıştırılabiliyor. En heyecanlı bölüme geliyoruz şimdi. Yani ağır suyu gençlik iksiri yapan şeyin ne olduğuna!

İzotop etkisi!

Bunu anlatmak için söze serbest radikallerden girmek gerekiyor. Yaşlanmayla ilgili kabul gören en yaygın teori 'serbest radikal' teorisi. Bilim dünyası serbest radikallerin yaşlanmaya sebebiyet veren en önemli faktör olduğunu kabul etmiş durumda. Serbest radikaller, hücrelerdeki enerji üretimi sırasında ve bağışıklık sisteminin zararlı mikroorganizmalarla mücadele etmesi esnasında ortaya çıkabildiği gibi, çevre kirliliği, sıcaklık, UV ışınları, işlenmiş gıdalar, alkol, stres, sigara ve reçeteli ilaçlar gibi dışarıdan gelen etkilerle de oluşabiliyor. Genellikle oksijen kaynaklı yani oksidadif serbest radikaller yaşlanmanın sebebi olarak görülüyor. Buna bilim dilinde 'oksijen paradoksu' deniyor. İnsana hayat veren oksijen aynı zamanda da hayatı geri alıyor. İronik ama, fazla oksijen alımına sebep olan ağır egzersizler bile serbest radikal oluşumunu tetikleyebiliyor. Elbette vücudumuzda molekülleri tahrip eden bu serbest radikalleri alt edecek bir savunma sistemi var. Ancak yaş ilerledikçe ve hücre dejenerasyonu arttıkça bu sistem de çökebiliyor. Sonuç sadece kırışıklıklarla sınırlı değil; Parkinson, Alzheimer, böbrek yetmezliği, kalp rahatsızlıkları gibi pek çok yaşlılık hastalığı ve bağışıklık sistemiyle ilintili rahatsızlıklar da oksijen kaynaklı serbest radikal tahribatının bir sonucu. En tehlikeli radikal saldırıları ise protein içindeki zayıf karbon-hidrojen bağlarına yapılan saldırılar! İşte 'ağır su' denen ve hidrojenin bir izotopu (farklı bir versiyonu) olan 'döteryum', bu saldırılara karşı güçlü bir bodyguard görevi üstleniyor. Serbest radikaller hidrojen bağlarını kolayca koparabilirken, 'kovalent bağ' yapısı hidrojene kıyasla 80 kat daha güçlü olabilen 'döteryum' hattını geçmek son derece zor. İşte Dr. Shchepinov buna 'izotop etkisi' diyor. Aslında izotop etkisi 1930'larda keşfedilmiş ancak ne var ki, bu etkiyi gençlik iksiri olarak kullanmak ilk olarak Dr. Shchepinov'un aklına gelmiş. Shchepinov, "Eğer yaşlılık ve yaşlanmaya bağlı hastalıklar serbest radikallerin kovalent bağları tahrip etmesinden kaynaklanıyorsa ve aynı bağlar izotop etkisiyle güçlendirilebiliyorsa, neden zayıf biyomolekülleri serbest radikal ataklarına karşı daha dayanıklı hale getirmeyelim ki! Yapılması gereken döteryumu zayıf olan bağ yapılarına yerleştirmek ve gerisini kimyaya bırakmak!" diyor.


Gençlik ve sağlık için 'IFood'

Dr. Shchepinov 2007 yılında bu çalışmasını Rejuvenation Research Dergisi'ne sunmuş ilk olarak. Böylece bu müthiş fikirden geniş bir kitle haberdar olmuş. Biyoteknoloji girişimcileri Charles Cantor ve Robert Molinari'nin el vermesiyle de Retrotope laboratuarlarını kurmuş. Laboratuarda iplik kurtçukları ve meyve sinekleri üzerine yapılan deneyler ümit vaat ediyor. 'Ağır su' ile beslenen bu canlıların ömürleri yüzde 30 oranında uzamış. İnsanlar üzerinde de 10 haftalık bir deney yapılmış. İnsan üzerinde toksik bir etkisi olmadığı bilinen döteryumun insan ömrünü ne kadar uzatabileceği ise uzun yıllar sürecek deneyler sonucunda açıklığa kavuşabilecek. Ancak Dr. Shchepinov, fazla miktarlarda 'ağır su'yun toksik etkisi olduğunu da belirtiyor. "Memeli hayvanlar üzerinde yaptığımız deneylerin sonuçlarına göre, vücut suyunun yüzde 35'i 'ağır su' ile değiştirilirse bu ölümcül oluyor" diyor. Retrotope'da ayrıca 'ifood' adlı bir de yiyecek projesi geliştiriliyor. Amaç, yiyecekleri döteryumla zeginleştirerek uzun ömür, gençlik ve sağlık veren gıdalar üretmek!

Ağır bebekler!

Yalnızca döteryum değil, karbon, nitrojen ve oksijen gibi tüm atomların 'ağır izotop'ları kovalent bağ yapısı açısından çok çok güçlü. Karbon atomunun ağır izotopu Karbon-13 gibi... Yeni doğan bebeklerin Karbon-13 bakımından çok zengin oldukları ve annenin vücudundaki tüm Karbon-13 stoğunu fetusa boşalttığı biliniyor. Bu, dünyaya gözlerini yeni açan, savunmasız bebeğin serbest radikal saldırılarına karşı 'izotop etkisi'nden daha çok faydalanması için mucizevi bir sistem. Bebek farelerin de vücutlarındaki karbonun yüzde 60'ının Karbon-13'ten oluştuğu biliniyor.


Kovalent bağ nedir?

İki atom arasında bir veya daha fazla elektronun paylaşılması sonucunda, atomların çekirdekleri arasında oluşan bağ.

Naziler Atom Bombası'nı ABD'den önce yapıp savaşı kazansalardı bugün dünya nasıl bir yer olurdu? Bilmiyoruz. Çünkü Norveçliler kendi canları pahasına Naziler'in projesini engelleyip, bu ihtimali ortadan kaldırmışlardı. Telemark Kahramanları bu kahramanlık hikayesini anlatıyor.

Almanlar, Norveç'i işgal ettiklerinde ele geçirdikleri en değerli ganimetlerden biri de Telemark bölgesindeki küçük bir kasaba olan Rjukan'da konuşlandırılmış Norsk Hidrorelektrik Santrali idi. Dağlarla çevrili, uçaklardan atılacak bombaların ulaşmasını imkansızlaştıran derin bir vadide bulunan bu santralde Atom Bombası'nın inşası için çok gerekli bir madde üretiliyordu: Döteryum Oksit, ya da daha bilinen adıyla ağır su. Müttefikler Naziler'in planlarını keşfeder keşfetmez santrali bombalamak üzere uçaklarını gönderdiler ama sonuç alamadılar. Bunun üzerine komandoların sabotaj yapmasına karar verildi.

4 Norveçli'ye eşlik edecek bir Paraşütçü İngiliz Birliği'nin görev alacağı Freshman Operasyonu adı verilen ilk suikast 1942'de başarısızlıkla sonuçlandı. İngilizleri getiren uçaklardan bir düştü, diğeri inişi gerçekleştiremeyip geri döndü. Düşen uçaktan sağ çıkan askerler Gestapo tarafından sorguya çekilip kurşuna dizildi. Aylarca dağlarda mahsur kalan Norveçli komandoların hikayesi ise 1948'de Kampen om tungtvanne (The Battle for Heavy Water) adlı bir filme dönüşüyor ve bazıları filmde bizzat rol alıyorlardı.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.