Feminizm ve Erkekler



„feminizm“ Fr. féminisme
Toplumda kadının haklarını çoğaltma, erkeğinkiler düzeyine çıkarma, eşitlik sağlama amacını güden düşünce akımı, kadın hareketi. (TDK)
Son yıllarda sosyal medya'nın da katkısıyla Feminizm ile ilgili tartışmalar çoğaldı. Sanki bir tarafta özgürlükleri ve temel insan hakları için savaşan kadınlar, diğer tarafta ise kendilerini tekrar yeşillenen bu akım altında ezilmiş hisseden erkekler duruyor. Kadınlar #metoo hashtag'i altında yaşadıkları cinsel taciz olaylarından bahsederken, Hollywood yıldızı Henry Cavill bile „kadınlarla konuşmaya bile korkar hale geldim, çünkü yanlış anlayabilirler“ diyor.
Oysa Feminizm yeni bir oluşum değil. 19. ve 20. yüzyılın başlarında yasal hakları eşitlestirme çabası ile başlayan, 1960-1980 yılları arasında kültürel eşitsizliğe ve kadınların toplumdaki rolünü tartışmaya çıkaran ve şimdilerde tekrar gündeme gelen bu hareket, yıllardır verilen savaşların bir belgesi.
Sadece erkeklerden değil, kadınlardan bile muhalefet ediliyor oysa. Bir çok erkek kadınların güçlenmesiyle birlikte ezileceklerinden, sevgililerine, kız kardeşlerine kurallar koymanın onların hakkı olmasi gerektiğinden eminler. Anne babalar erkek çocuklarının geç saatlere kadar gezebileceği, sevgilileri olabileceği ama bunun kız çocukları için geçerli olamayacağını savunuyorlar. Konuyu biraz eşeleyince ise bu durumun basit bir koruma içgüdüsünden kaynaklandığını görüyoruz. Peki ama kadınları kimden, neyden koruyorlar? Aç kurtlardan, ayılardan mi? Hayır efendim, erkeklerden.
Paradoks da tam burada başlıyor. Kızlarını korumaya çalıştıkları erkek tiplerini bizim anne babalarımız yetiştiriyor. „Benim kardeşim/kızım/karım namusuyla evde oturuyor bak, bu saatte dışarıdaysa zaten yolludur“ kafa yapısı yerleşiyor. Taciz etmek hak sayılıyor. Tecavüz etmek kaçınılmaz gibi davranılıyor. Etek boyunu beğenmedi diye fiziksel saldırı gayet normalleşiyor.
Adalet önünde eşitleşmiş olabiliriz efendim. Ama adalet önüne çıkana kadar başımıza neler geliyor? Demek ki sadece yasal olarak eşit olmamız, hayat kalitemiz için hiç bir anlam ifade etmiyor.
Inanmıyorsanız Türkiye gündemine bakın; Tanıdığı, güvendiği erkekler (sevgili, koca, baba) tarafından öldürülen kadınların faillerinin sebeplerine bir göz atın. „Sözümü dinlemedi“ den tut „benden ayrılmak istedi“ ye kadar uzanan bilimum sebepten bir canı alıp, bir sürü insanın da hayatını karartıyorlar. Üstelik bir de ülkenin her bir tarafından „onun da orada ne işi varmış?“ tarzı sesler yükseliyor.
Ben demokratik bir ülkede doğup, ileri görüşlü bir ailenin evladı olma şansına sahip olmuş bir kadınım. Yine de cinsiyetim yüzünden yaşadığım hadsizlikler saymakla bitmez. Tanıdığım her kadının en azından bir kaç tane taciz hikayesi var. Her hangi bir erkeğe feminist olduğumu söylediğim zaman da sanki kendimi küçültecek bir şey ifade etmişim gibi „öyle de demeyelim de“ diyor, ya da alaycı bir gülümseme takınıyorlar. Alay ettiğiniz sadece modern ülkelerde cinsiyetci zihinlerin „ufak tefek“ iğrençliklerine katlanmak zorunda kalan bizler değiliz oysa. Alay ettiğiniz, çocuk yaşta zorla evlendirilen, namus cinayetine kurban giden, zorla „sünnet“ ettirilen, eve kapatılıp köle gibi yaşatılan, fikrini söylediği için taşlanarak öldürülen, eğitim hakkı verilmeyen, kelimenin tam anlamıyla „karnından sıpa, sırtından sopa eksik olmayan“ milyonlarca kadın.
Bu savaşı değersizleştirmeye çalışmayın bu yüzden. Hâlâ bir yerlerde kadınlara ikinci sınıf insan muamelesi yapılırken, beni ve benim gibi insanları susturmaya kalkmayın. Feminizm, kadın erkek eşitliği için savaşmaktır, ne bir fazla, ne bir eksik. Ha, bu arada Feminizm'i anlamış hiç bir kadın da „erkekler ağlamaz“ ya da „hesabı hep erkek ödeyecek“ tarzı düşüncelere tutunmaz. Açık açık söylüyorum: feminist olduğunu iddia edip tersini savunabilecek biri varsa bu konuyu tartışalım güzel kardeşim.
Şunu da söylemeden edemeyeceğim; bu savaş erkeklerin de katkısı olmadan kazanılamaz. Bize destek çıkmanız şart. Güzel evlatlar yetiştirmeniz, kendinizi eğitmeniz, etrafınıydaki kadınlara saygı göstermeniz gerekiyor. Benim elime ne geçecek mi diyorsunuz?
50 yaş altı erkeklerin en büyük ölüm sebebinin intihar olduğunu biliyor muydunuz? Peki neden? Çünkü toplum tarafından dayatlanan standartlara göre hep güçlü kalmak zorundasınız, ağlayamazsınız, korkamazsınız, utanamazsınız. Niye kuzum siz robot musunuz? Feminizm buna karşı da savaşmaktır. Feminizm, cinsel istismara uğradığı için annesini öldüren 14 yaşındaki erkek çocuğu yetişkin mahkemesinde yargılanırken, aynı şartlar altında babasını öldüren kız çocuğunun kahraman ilan edilmesini iğrenç bulmaktır. Askeri görevin sadece erkekler için zorunlu olmasını sorgulamaktır. Batan gemiden çocukların yanı sıra önce kadınların kurtarılmasını yanliş bulmaktır.
Gelişmiş ülkelerde bile kadınlar sadece cinsiyetleri yüzünden bilimum sorunla karşılaşırken „burada kadın erkek eşitliği zaten var“ diye anlatmaya çalıştıklarımı geçiştirecek insanlar da, „iklim değişikliği yok çünkü burada hava çok güzel“ diyenler kadar mantıksız olduklarının farkında olsunlar. Dünya sizin etrafınızda dönmüyor, bir defa da empati yapmayı deneyin.
Burada ülkemizde feminist düşünceye de önderlik etmiş Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bir sözünü alıntı yaparak bitirmek istiyorum:
"Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur."
Sevgilerimle.
Hatice GÜR 
Avrupa Haber Yazar 
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Dürdane Dilek 15 Ağustos 2019 00:00

    Tebrik ediyorum.kanayan yaramıza parmak basmışsın.ben